Kırılanbulutlara takılıp gelen ilkyaz serinliği bizi bu nedensiz sürgitliğe çağıran ihtiyar yalvaç ortamıza bıraktığın ayrımsanmamış güllerin sessizliğinde sözün su kabına kanlı bir dudakla dokunuyor çocuklar kuşların gülücüğünden derilmiş mavilikler adıyorum bir parça sonsuzluğa ve her aşkın adına sonsuzluk denmeli bence henüz başlamamışsa şu yorumsuz bu yorumsuz su yorumsuz bütün tansıklara ve düş köylerine yangınlar çıkarsın dilinde kırmızı bir akrep zehri taşıyanlar her iç bir şiiri tıka basa dolduran gözyaşıdır aslında çoğul ölümler anımsanırken ve benim de artık gizliliğim kalmadı elimde güz gelmeden kırılırken kelimeler bir de bir şarap şişesinden us’a damlayan değildir iki yüreğin akışkanlığına yol ben ne anlatıyorum size böyle ikide bir yıldızları çakıp karanlığın ağzında susun susun ey gökkuşağından düş yontan çocuklar bütün yorumlara ölüm ki sessizlik tek bilgeliktir amansız bir kavganın ortasında dolanıyorken ben size şeyi anlatıyordum neyi anlatıyordum hatırlamıyorum çünkü tanrı da kendini hatırlamıyor uzun süredir boşverelim bir mendil sallama töreniyle uğurlayalım güvercinleri çarşılardan susun susun ey yüce dorukların şiire bulaşmış rüzgar delişmenliği şunu da diyeyim ağzımda kanatılmamış tek cümle hala duruyorken önce sen gitmelisin çocuk o büyük susuşa biliyorsun ben gülleri vuramam ayrılıkla... Yirmi üç ağustos İstanbul____Ünal Yiğit |