BEYOĞLU' NDA (21)
Odakule’nin
Karşı sokağındaki bardan, Körkütük sarhoş yalpalayarak Dışarı zor atar kendini, Hendel’in Sarabandesi. Yasak aşkların, öksüz bıraktığı kaldırımlardan, Ödünç nefesler alır. İstiklal Caddesi’ne zoraki ulaşır. Aksilik; İstiklal Caddesi’nin, Bu gece istenmeyen bir misafiri daha var. Tünel’den , köşe başlarına tutunarak, Mort olmuş duygulara basıp, Aheste aheste Arabesk gelmektedir. Üzerinden dökülen notalarının her birisi Maziye inat, intihar komandosu sanki. Galatasaray Meydanı’nda, yakamdan tutup, Duvarlara yapıştırırlar beni. İlan panoları çöker, Gece lambalarında, küfür keyfiyetleri. Alaycı kahkahalara boğar Hayat kadınının göz kapaklarındaki sim. İç cebime saklanır, buraların küheylanı gençliğim. Tutar bir kolumdan Arabesk, Omzuma yaslanır Hendel’in Sarabandesi. Tek tesellim, Dede Efendinin Hicaz Faslı O da Acımaz; Duman altı saatlere iteler bizi. Çok uzakta, belli belirsiz görünür Taksim. Hala, bekleme umutlarını taşır, Fransız Konsolosluğunun önünde 1971 Mayıs’ında Terk ettiğim çilli sevdiğim. Ters yüz eder renkleri, adı unutulan mevsim. İflas eden zamanın, çığırtkanlığını yapar Çırılçıplak gezinen travesti zevkler. Kimlerden kaçıp, kafasını kuma sokmuş Açmazların yorgun soluğu. Tarihin, erken doğum yaptığı Yatacak yerin de kalmadı be Beyoğlu… |
Ne güzeldir bir yeri tam anlayıp o yere metiyeler dizmeler, Beyoğlu çok bozuldu evet, eski görüntüler yok ne yazık ki sokaklarında. İstanbul'u hiç görmemiş İstiklalinden hiç akmamış birinin kendini içinde hissedeceği türden bir şiirdi.