KIRILGAN DÜŞLERİN KIRKAYAK GEZİNTİLERİ
Hüsranın, getirip kapıma bıraktığı
Özürlü denklemlerin senfonisinden bıkıp usandım. Zil zurna sarhoş anılarımı, koluna takıp Bana caka satmakla meşgul gece. Bu cünüp ortamda çektiği bütün resimler flu. Zamanın uzaktan duyuluyor, derin uykusundaki horultusu. Bir sincap edasıyla, duygular ağacımda sıçrayıp duruyor yalnızlık. Katran karası çaresizliği, öyle yudumluyorum ki, Kalmadı mecal, pecmurdedir geçmiş günlerim, üzerleri pılık-pırtık. Belli değil şekil şemalı, nerenin kimindir bu mekân. Çirkinliklerle güzelliklerin öpüşmesi de bir başka devran. Unutulmuyor Ayrılığın, Hüzün Senfonisindeki rakkaseleri. Mort olmuş umutların, boşaltılmış viranedir içleri. Eski muhteşem köy değirmenini, yuva haline getirdi Sivrisinekler Genetiği bozulmuş un çuvallarını taşıyamıyor, nasırlı eller. Üzerine düşen asırlık çınarın altında, Çırılçıplak ayazlarda kalmış kimsesiz bir çığlıktır bu. Rotan nereye, niçin konuşmuyorsun benimle Boğaziçi Vapuru. Darağacında dipdiri sallanıyor, ayrılan iki sevgilin aşkları. Notaları silik bir melodiyi icra etmekle meşgul Romen Kemancı. Kırkayakların, çıyanların ve de menfaatlerin ziyafetine, Büyük bir sevinçle, ev sahipliği yapmaktadır gün ışığı. Yaşlı kadının, geçkin şuh kahkahalarında kaybolmaktadır, Ayrılığın hiç inmeyen kadeh şakırtıları. Ne ileri gidiyor ne yerinden kımıldıyor, şu meret saat. Kimsesiz bir ölünün, Aşiyan Mezarlığı’nda başlıyor isyanları. Deniz kenarında, oturmuş yazıları dökük banka. Hiç umurunda değil, ne yazdan kalan ne de bahardan. Sakalına aklar düşmüş, çileli bu yaşamdır; Keyifle bir fırt çekiyor demli akşam çayından… (19 Mayıs 2013 – 10.Şiir Kitabımdan) |