Cebrî Cilâkınası tutmuş duvağı düşmüş bir akşam duşa girer sabaha karşı yıkandığı suda ıslanır gündüzün kuru saçları ve zamanın fırçasıyla taranır dağınıklığı kıyıları serin kuytuları firâri avlar gecenin bir palmiya gölgeliğinde çakıl taşlarına sarılmış belkilerim yokluyorum ceplerini paçalarına dolan baharın cemresini uyandırıyor biri kırbacında ezber aralar karanlığın eşiğini mayalanmış yırtıkları dolmuş bir labirent çıkmazındayım kısa süreli mavi derinlerini toplarken yüzeyden bir kelâmin fıtratında biriktirir yalnızlığı ayak ucundan doğmaya başlayan güneşin gözünde seyirir cebrî suâlin anahtarı sıvandım dalga dalga uzandım sırtımın üzerine yosun bağlamış kirpiklerimi doluyor yağmur ellerine boyası akıyor tek kullanımlık gamzelere doluyor katreler ruhumun çatısında oynaşan gökkuşağı atar hayatın cilâsını artık elâdır bakışlarımın konuşmaz dili dünden çıkartıp yarından topluyorum bugünü k e ş k e . . . k e ş k e g i d e n d u r s a ! 08/08/2011 15;15 eMİNE |
Çok teşekkür ediyorum sevgimle saygımla ...