Kundaklı Sus Sesi" ışık karanlığı giyinip , bir saksının arkasında soyarken aydınlığı dibine düşer kozası " sen uykunun yatağında geceyi yoruyordun ben kâbusun portresini tırnakla çiziyordum bedenim bir tuvâldi sanki fırçanın ucu ile yırtık yamalıyordum gün ağarmayacak toprak kokmayacaktı artık güneşin etekleri ipi kesilen rüyâların kursağında kalan heves büyümeyecek yürümeyecekti bir adım daha ileri dalgalar sahilini okşayıp sığ dokunuşların tenden duvarlarını yoklamalı ucundan paçaları sıvanmış yakamozun voltalarına karıştıkça nefs durmalı zaman ırzına geçilen saatlerin ve kalabalık içindeki yalnızlığın kaçak gezintisine bir çelme bırakılsın hediye her şeye rağmen gölgesine basa basa doğurur ay , mehtâbın semâdaki asîl duruşunu âsumanın açıkta kalmış göğsünde toplansın şimşeklerin şırıngasındaki gürültü ortalık sus kadar sesli sen ; şehrin gözlüğünü çıkartan adam gizemin bakışlarında ne gördüysen onu okuyacaksın baktığın dudaklarda tamamın yarısı sana yazılmış unutma ! ey kızıl sakalında aşkı taradığım ey ihyâ gülüşünü kundakladığım adam adın dilimde ruhun ezberimde hadi ! yıkayın estetiği bozulmuş güneşin yüzünü de uyansın boşa dönmesin dünya tersine 26/07/2011 12;12 eMİNE |
ey ihyâ gülüşünü kundakladığım adam
adın dilimde
ruhun ezberimde
farklı bir tat farklı bir güzellik...ruhu sarmalayan...kutlarım şairem var olsun kalemin...sevgimle hep...