35
Yorum
12
Beğeni
5,0
Puan
1614
Okunma

" ışık karanlığı giyinip , bir saksının arkasında soyarken aydınlığı
dibine düşer kozası "
sen uykunun yatağında geceyi yoruyordun
ben kâbusun portresini tırnakla çiziyordum
bedenim bir tuvâldi sanki
fırçanın ucu ile yırtık yamalıyordum
gün ağarmayacak
toprak kokmayacaktı artık güneşin etekleri
ipi kesilen rüyâların kursağında kalan heves
büyümeyecek
yürümeyecekti bir adım daha ileri
dalgalar sahilini okşayıp
sığ dokunuşların tenden duvarlarını yoklamalı ucundan
paçaları sıvanmış yakamozun voltalarına karıştıkça nefs
durmalı zaman
ırzına geçilen saatlerin
ve kalabalık içindeki yalnızlığın kaçak gezintisine bir çelme
bırakılsın hediye
her şeye rağmen
gölgesine basa basa doğurur ay , mehtâbın semâdaki asîl duruşunu
âsumanın açıkta kalmış göğsünde toplansın
şimşeklerin şırıngasındaki gürültü
ortalık sus kadar sesli
sen ;
şehrin gözlüğünü çıkartan adam
gizemin bakışlarında ne gördüysen onu okuyacaksın baktığın dudaklarda
tamamın yarısı sana yazılmış
unutma !
ey kızıl sakalında aşkı taradığım
ey ihyâ gülüşünü kundakladığım adam
adın dilimde
ruhun ezberimde
hadi !
yıkayın estetiği bozulmuş güneşin yüzünü de
uyansın
boşa dönmesin dünya tersine
26/07/2011
12;12
eMİNE
5.0
100% (33)