ELLERİMLE ÇEKTİM KARANLIĞI ÜSTÜME
Gündüzde geceyi yaşatınca fikirler
Ellerimle çektim karanlığı üstüme. Mavi denizlerin beyaz yelkenlisi Kir tutmuş, Yükü katran, zift... Rotası yeşil adadan sapmış Tanlar gurublara boyalı, Korsanın bağlı gözüyle bakılır ufka, Küllenir fidanlar barut fıçılarıyla. Nerede söylenilen aydınlık? Böyle yaşanırken bu hayat Neden gem vurayım karanlığa uzanan ellerime? Maskeli yüzlerimiz, hangimiz biziz? Tuttuğumuş hançer, neşter; dokunduğumuz tetik, Ölümüne susamışlık, kaç candan kanlı kadeh? Balık hangi suda boğulur, Hangi dişe meze Yaşamak davasında yorgun düşenlerimiz? Kaldı mı hayali gözyaşıyla temizlenen Leylalar? Işıklı şehirlerin kirli temizliğinde Mecnunluk davasıyla leke sürülür aşka. Çöllerden kanlı yaşlar... Dağlardan hıçkırıklar gelir kulaklarıma. Eller pusulasız uzanır hayatlara, Acımak Acınmak idrakinde avcının. Yanlış sığınak! Sorgu sandalyesidir sokaklar, İki yüz yirmi volt şiddetle saldırı yüreklere Çaresiz uzun saçların idam sehpasıdır yaşamak. Ve ben, Yanmaya yüz tutmuş bedenlere soluğu kesik bekçi, Ne yapayım çaresiz elleri uzanan insanlara. Belki, Uzansak güneşe yok olma pahasına, Uzak zamandan yakın Bir alşafakta çalınır kapı, Gelir bir yaşanmamışlık ÇİRKİNSİZ, ÇİRKEFSİZ yaşanmaya |
Şiir tadında anlatır Leyla ile Mecnunu
Kalemine sağlık