Ağlayan Başaklar// Oy dünya! Sonsuza dek bizim için karbonlaşmış yeryüzü yüreği Onun rengi yok Elbette korkunç! Her türlü havada kendi doğumuzda da yaşayabiliriz biz Zaten biz, ah... Ölüp gitmiş genç anne, ölüp gitmiş! Duydunuz mu? Duyun, ne olur duyun! // * berFarjeyn . . . Oy Bize bırakılanlara bak Esmer yağmur ve kanamalı bir mevsim Kentlerin ciğerlerine sarılırken sara nöbeti Eli avucumdaki serçenin saflığına sığındım Her yerde ölüler Burası yeni dünya düzeni / ah karanlıkta kalan patikalar Burası anne ve çocuk mezarlarıyla kaplı Çatladı yüreğim orta yerinden oy Öldük mü? Ölmüşüz biz Öldük susarken Oysa Ne güzel ilahiler söylerdi Babil’in bahçelerinden geçerken nehirler Ne güzel uçardı kuşlar -Elbette korkunç Onlar ki Bir avuç saltanatın pimi çekili askerleri Toprağa el koyan gökkuşağı haramileri Kavak ağaçlarına düşmandılar Irmakların derin gölgelerine de Biz öldük mü? Bu göçler / mülteci zamanlar Hürriyeti hafızadan silinmiş şarkılardı zincir vurulu kuşlar Yaşanılan yer kızılağaç gölgesi değil Başka diyarların çocuklarıyız Peki, neredeyiz bir mezarda mı? Ayağımızda paslı pranga Gördün mü? Onun rengi yok -Gövdesiz kavimlerin avlusunda ilahi resitaller, nehir boyunluğunda uluyan kubbeler var şimdi Oy bu eller nanimin elleri mi mısıra ağıt yakan Bu devrilen tabure güneşin Kibele’si mi? Oy ki oy Her şey ilk haliyle güzeldi bir tutam mavide Mezopotamya’nın rüzgâr saçlı atları Buğday tanelerinde saklı düşlerle Sevdalıydık kendi rüzgarımıza Su kadar gerçekti her şey Bardaklar çatlamadan önce Şimdi gök siyah bir süt sağıyor memelerinden Toprak sobe ölüme -Kaçışın -Kaçışın çocuklar Duydunuz mu? Duyun, ne olur duyun! Aysu |