E.Ö./E.S…“E.Ö…(Ellerinden önce…)” Adımlarım; Bu hanın duvarlarında Sararmaya yüz tutmuş algı Eşiğimden sızan saniyelerce soğuk. Hazan hüzünlerinde bir çağrı Taşlar gibi yazgısınca sabırlı. Voltalar, yalın renklerin fırçası, Beyaza düğümlenen toprak kokusu Birkaç damla yaşta tomurcuk Mersin ve gül çağlayanda bir yağmur, Ölüm kadar mağrur. Beyhude bir ay aydınlığı Çıplak ayaklarıma değmez şarkısı. “E.S…(Ellerinden sonra…)” Ellerin saçılmış semaya Saba perdesinde ezan Ellerin; Nebevi rahlesinde bir sonsuzluk raksı. Yüzüme ılık iklimlerden buselik İpek bir tül gibi düşer yakamozlardan Görünmez sandığımın sathına Ve gözlerimde Doyumsuzluk müptelasınca açlık okunur. Dün, bugün, yarın, Ne varsa adına kayıtlı zamanın Ve ne yazıldıysa sınırlarına dünyanın Ölçülü, silik, çekingen Çınlayan yankısında yüreğin Yitik ve tükenmiş, Belirsizlik izlerince kesin; Bilenir ellerinde türküsü Sancısı başlar hayatın ve doğar; Var olmak olgunluğunca bir sevda hükmü Kar gibi birikir gönülde Hakikat kadar sevilesi Ellerin telaşlanır gerçeğe Yokluğun aynasından filizlenir ellerin… 08.06.2011 m.abdırgan |
saygıyla