İSTANBUL RÜYASIŞiirin hikayesini görmek için tıklayın "İstanbul" konulu şiir yarışması İstanbul’a olan sevgimi dile getirmek için vesile oldu.. Şiirim ile mansiyon ödülü almam da benim için büyük bir onur oldu.. NOT: Normalde siirin inceliklerinin sair tarafindan açiklanmasini dogru bulmam fakat bunu açiklamak zorundayim, maalesef anlayan çikmadi daha.. Siirde geçen saatler olaylarin gerçeklestigi tarihlerle iliskili..
Saygilarimla, Teşekkürler
Üç yüz bin yıl önce Yarımburgaz denen bir yerde,
Üç beş tane hane, birkaç çanak ve de çömlek… Tam o anda giyiyorum ışıktan bir gömlek; Kayboluyor Yarımburgaz birkaç saniye içinde. Gece üç suları Çanakların yerini kilise çanları almış, Hanelerin yerinde Byzantium esmekte. İmparator tahtında bir hayli sıkıntılı; Constantin gelmiş kapıya dayanmış. Hipodromlar, sarnıçlar derken; Gece beş sularında Önce Galata sonra Ayasofya yükselirken, Buluğa eriyor Constantinopolis usulca. Öğle vakti, hava bulutlu ve de puslu. Buram buram ölüm kokuyor. Ak gerdanı al gerdan olmuş, İstanbul... Haçlılar -katiller- mazisini arıyor. Olan İstanbul’a -maktüleye- oluyor. Bir curcunadır sarmış İstanbul’u ikindi vakti. Şehri sarmış kocaman bir ordu, önlerinde Fatih. Yirmi dokuzuncusu bu ama öncekilerinden bol. Çok geçmeden çan seslerinin yerini ezan sesi alıyor, Kulağına fısıldanıyor sanki Constantin’in; İslambol! Akşamüzeri on altı sularında Ayasofya ağlıyor, Yalnızım diyor ve bir yoldaş istiyor. Sultan Ahmet anlıyor, söylüyor Sedefkâra; Sultanahmet dikiliyor Ayasofya’yla yan yana. Saat on yediyi yeni geçmiş İstanbul renk cümbüşü. Kırmızı, sarı, siyah rengârenk laleler bir sürü. Öyle bir devirde halk refah içinde. İğreti bir tebessüm İstanbul’un yüzünde. İstanbul’un boynu bükük, mağrur, susuyor. Eller el atmış İstanbul’a boğazından sıkıyor. Başkent Ankara olmuş, İstanbul’u savunuyor. Asırlık unvanını kaybederken İstanbul, Özgürlüğüne kavuşuyor. Saat yirmiye az kala; Bir köprü beliriveriyor ak gerdanında. İstanbul’un dört bir yanında Gökdelenler yükseliyor yırtarcasına. Uyanıyorum uykumdan saate bakıyorum. Yirmiyi on bir geçiyor, bir gündür uyuyorum. İstanbul gülümsüyor pencerenin ardından. “Acaba” diyorum haber etmiş midir rüyamdan? Koşuyorum pencereye, kavuşmak için şehre. Kaldığım yerden devam etmek için belki de! Yalılar bana bakıyor, gülümsüyor Marmara. Vapurlar “Hoş geldin” diyor bağıra bağıra. İstanbul… Güzel bir kız gibi, hayallere konu. Her şeyiyle modern, tarih kokulu. Her şeyiyle zengin, evsizleriyle bile. Her şeyiyle güzel, bir o kadar da yüce. Her şeyiyle rüya, gerçeklerle dolu. İbrahim TOPRAK 09.04.11 01.30 |