İki buçuk üç suları...Azıcık içesim, çokça susasım, hiç de konuşmayasım var... Esasen gülesim de hiç kalmadı, bi kaç kahkaha kalmıştı onu da geçen hafta attım. Acımıklı bi kaç yeşilçam filmine öylesine bakıp, kalmadı böyle filmler diye söylenesim var. Gezesim mezesim de yok nedense. Nedense karnım da hiç acıkmadı. Bazı bazı da gözlerim dalıp gitmekte. Uykum da hem var hem de yok gibi... Uykumun bu huyunu sana benzetmekteyim mütemadiyen... Muntazaman efkarlanıp sövesim var, iyi bilirsin sen zaten bunu. Yoksa hangi boktan alışılagelmişlikler unutturabilir ki yokluğunu? Hayatımda en fazla göze batan olumsuzluk ön eki; sensiz günlerimin çokluğu. Bu hissiyati edebiyattan araklanmış sözlerin esas yeriyse gönlümün en kuytusu. Bi aşkın da en umutsuzu nedir bilir misin? Bilmiyosan hiç yorma kendini, ben de bilmiyorum esasen de laf uzasın diye öle sordum işte... "İşte" kelimesi de en kıyak cevaptır haa. Bazen şey olur yani mesela; bi erkek der ki kıza "Seni çok seviyorum." kız da yapıştırır hemen "Niye" O zaman erkek mal gibi kalır kem küm eder en kestirmesinden "İşte" der. Bi de "Ne biliyim." vardır. O da kıyak laftır. Niye diye sorunca kız; "Ne biliyim" der erkek. Ben de işte ne biliyim şimdi niye boş boş konuşmaktayım bilmemekteyim. Aslında bilip bilmemek davası da değil de, ne biliyim işte... Ama hepsi bi yana da çok boş konuştum ve de saçmaladım şu an diği mi? Boş konuşmak iyidir bazen. Niye iyidir diye hiç sorma, ben de bilmiyorum. Laf olsun diye dedim onu da. Ödeştik mi ne dersin? Sen de laf olsun diye gezip eğlenmiştin benle... Beni ararsan diycem de aramıycanı da biliyorum. Yine de söyleyim de içmde kalmasın neme lazım. Ben deniz kıyısında en adi şarabımla, bu boş lakırdılarımın tek dinleyicisi olan balıklarımla, vapurların motör sesleriyle, uzaktan gelen tren sesleriyle, bazen esen rüzgarla, bazen inadına hiç kaymayan yıldızlarla birlikte hicaza ah çekmekteyim her daim gece yarısından sonra genelde gece iki buçuk üç sularında... |