Unutma ProvalarıŞiirin hikayesini görmek için tıklayın "pörsüyen çiçekler içindir ağladığım" (Vahap Akbaş)
Ne çok Yavru bir kuşun ilk uçuş denemesini yaptığı gibi acemice daldığım istanbul sokaklarında ayaklarımın altından kaçışıyordu kaldırımlar ay lambaları ışıtıyordu zifiri karanlıkta bohçama doldurduğum karanlık hayallerim çoban yıldızına, avare ateş böceğine hayran kaldıkça aydınlanıyordu gözlerimde biriken gecekaralarında söz yanığı imgeler dolduruyordu ağız boşluğumu sökülüyor bir bir dudaklarıma vurulan mühürler aşkı gibi bülbülün nazlı güle sevdaya seğiriyordu gözlerim vuslat dargını yollarda muamma bir ahvalin seheri karanlık kimsizleriydi şiir hikâyelerimde yine hangi şeytan hangi cehennemin ateşini yaktıysa haziranın ihtiras kokan sabaha karşısı şehvet tacirlerini pazarlıyordu nefsine an be an ölüyordu ruhları kadınların salyası bol nefeslerde cinnet geçiren şairlerin feryadını okuyordum gözlerinden ... donmuş hayali, dilinde nidası ahraz bakan şehrin sessiz tanıklarından sakızının pembo tadı damağında taze bir kız çocuğuydu sabır duvarlarına masum sevda şarkısı mırıldanılmış gecekonduların dalgalarına gümüş takıştırmış ma(v)i denizin göz bebeklerine yerleşmiş zümrütüydü sevinç martıların tüylerinde uyutulmayı bekleyen duvar dibi bekleyişlerimde gidenin ardından yaktığım ağıtlar dolanırken dilime mütemadiyyen uzakların gözlerime bıraktığı aşk’ ın tarifiydi hicaz makamında dizeler ve saliseden bir önceki zaman dilimiydi mutluluk ayva çiçekleri öperken hayallerimin gözlerinden bir ikindi sonrası ağır bir yolculuk başlıyordu yine kimsesizliğimde dolaşırken sarhoş sokaklar söylemeye korktuğum yalanlar gücünü salıyordu zehir renginde akrep gibi damarlarıma şiirlerin hayyam satırlarından yudum yudum içtiğim ayrılığı titrek serçelerin korkak yüreğinde kıvrılıp öldükçe duyuyordum koparılan kanatlarımın acısında sustukça rüzgârın sesi sönmeyen yangınıma yağmur ağlıyordu içimdeki yalnızlığıma fırtınalar hazırlanırken şehrimi dağıtmaya kavruk yüzlü bir köy çocuğunun ellerinden kopan nevruzlar topluyordu benliğimi masumca asılı kalıyordu o’ na uzanan ellerim boşlukta sürerken sabır sus merhemini dudaklarıma karanlık boyalı odamın veda kokan duvarlarına işliyordum firkati kırılgan bakışlarımla kifayetsiz peşine savurduğum cümlelerin gözlerime hediyesiydi birikintisi zamansız kırkikindilerin haylaz bir yalan avutuyordu beni damla damla boşalırken yanağıma isyanım -senin değil "pörsüyen çiçekler içindir ağladığım" - beklemek eklemekse sabırlara sabır susmaksa gözlerde kahır teselli sandığım musubet şarkıysa gidişin... -unuttun beni umuttun bana / unuttum sanma - muhayyer gecenin yanağına konan hüzünle bir damla gözyaşı olup düşüyordu avuçlarıma beddua şahit olurken dolunay kanayan yarama mağlubiyet sancısı ise sol vuruyordu eyvahlarıma... içinde kaybolduğum o koca boşlukla bir şiirlik süre kadar susuyorum şimdi hayata ve fütursuzca olmayacak sabahlarımın gecesinde tüm aşklara... sahi ... 22Haziran öncesi* |
Yazan ve okuyan her iki yüreğe saygımla...