Nazar Ber KâdemGözüm ayak ucunda, Ayaklarım burcunda; Görünmez ufukların, Var eden yoklukların. Adım adım adımlar, Kimi adamlar kimi. Şahittir kaldırımlar, Kanuna; gökçekimi. Yerdekiler yerdeler, Yerdeler ya, perdeler; Takıldığım ne varsa, Kadın, kumar ve arsa. Günümüz kumarbazı, Şu kızlarla dövüşmez. Jokerken kışı, yazı, Papazlara laf düşmez. Kağıtlardan başka iş, Etten ve taştan geçiş; Toslamadan adama, Binbir nurlu madama. Belki yerinde saymak, Uçarken gökyüzünde. Yıldızları da soymak, Hiç durmadan sözünde. Ey yolcular, yolcular! Bu yol Sıddîk’in yolu. Ne varsa hep sizde var, Bırakın sağı-solu. Ben, yeterim kendime, Yetmezken efendime.. Yeterim, ben yeterim, Ben, herkesten beterim. Biz duralım, duralım, Ezelde o gün gibi. Sözümüze varalım, Sanki bir düğün gibi. İçimizden geçelim, En Güzel’i seçelim. Bakalım aynalara, Yerdeki manalara. Hep Hakk ile olalım, Halkın içinde iken. Herkesi gül bulalım, Kendimizi bir diken. Yoksa yakınlar tuzak, Yoksa (En Yakın) uzak; Yoksa yaklaşmak yasak, Yoksa yaklaşan tutsak; Yoksa bir yoktur imsak, Oktur yoksa her misak. Yoklar yerle bir olsun, Var içiniz biz bir Var. Sokaklarda hep yosun, Dikkat etsin nazarlar. Bakalım bir bakışa, İtişe ve kakışa; Sinir, küfür ve nefret, Bir hal ki; hâle hayret. Bakar bakmaz bir nasip, Bir gözü bulanlardan. Bana da bu münasip, Şu biten olanlardan. Bir farkı yok, yok farkım, Farklı değil ki arkım. Kanun, hep aynı kanun, Benim, onun ve bunun. Meşgale hep meşgale, Olan biten ne varsa. Hikmetine havale, Şu gözler bir duyarsa. Doymadan duymak da ne?!... Boş söz, boş söz terane. Duyurmaya seferber, Doyurmaya her seher; Bir ölçü, ölçülerden, Meşale bir meşale. Bir an evvel en erden Varmak için menzile. Büyüklerden nasihat, Bir yol, bir yol ki; hat hat; O’ndan O’na erdiren, Bu yol, bu yol son tren. Duraksız duraklarda, Hep rahatta yolcular. Ve dilsiz dudaklarda, O var, O var hep O var. Hep olsun diye tasa, O’ndan gayrı ne varsa; Geçmek hep geçmek için, Gözlerden kalbe perçin: Esaslardan bir esas, Nazar, nazar ber kâdem. Bir ölçü ki; ihtisas, Bunun için var âdem. Yokluğu ki; bir mahrem, Varlığında hep merhem, Vakit onunla bir dem, Yer ile gök hep zemzem, Topuğunda bir elem, Ayak ucunda meltem, Merhamet buyur kalem... Ankara, Haziran 2011 |