Naat'a NaatŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Geçen sene Eylül’ün sonlarına doğru hayatını yitiren! merhum Mustafa Necati Bursalı’nın ardından kaleme almaya çalıştığımız bir şiir çalışması...
Ortadaki; dördüncü dörtlük, merhumun Allah Rasulü için yazmış olduğu "Efendim" isimli naatten alınmıştır... Bugün (bu gece) tamamlanmış olması da bir tevafuk... Yaklaşık 24 saat kadar sonra Hz. Peygamber’in doğumunun sene-i devriyesi; Mevlid Kandili... Bu vesile ile Kandili’nizi tebrik ederken, doğanlardan olmayı da ümid ediyoruz... Muhabbetle...
Aşkın heyecanından titreyen sesi ile,
Zamanın ötesine muhacirler seslenir. Ayrılığın koynunda vuslat hevesi ile, Bir yalnızlık içinde ne şiirler süslenir. Damla damla dökülür, el-ayak çekilince, Gözlerden de habersiz, her gece kanlı yaşlar. Kalem, kendinden geçer; ağlar, hıçkırır hece, Duyulur satırlardan, çaresiz yalvarışlar. Azaba azap olan öksüz ve yetim bu ses, Gönlünden yaralanmış birinin azabıdır. Evvelce bir zamandan haberi olan herkes, Bilirler ki; bu ancak ruhun ızdırabıdır. Şu Necati hakirin derdi başından aşkın Dayanamaz hasretin şiddetine Efendim Seni bilmeyen kişi şu büyülü dünyanın Niye katlanır bilmem zahmetine Efendim Bir edip edâsiyle dökülünce mısralar, Zerrenin hasretiyle, kuruyan dudaklardan; Kapanır binlerce yıl öncesiyle aralar, Ve beklenen belirir kan-revan şafaklardan. Kasvet yüklü bulutlar ufuklardan kaçışır, Savrulur rüzgarıyla bin asırlık sancılar. Yangın yerinde telaş, ateş suyla yarışır, Yükselir canevinden duman duman acılar. Gümüşten şamdanlarda, arşa asılır kandil, Bir nur baştan ayağa bütün varlığı bürür. Sanki yokun halini haber veriyorken dil, Ruh, öyle koşar adım aşkın arşına yürür. Ankara, Şubat 2010 |