MurâdŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Bir dilenci...
Cami avlusunda dilenmekte... Manzarayı seyreden cami cemaatinden bir ihtiyar, dilenciye yaklaşır ve hoş olmayan bir üslûp ile: -Haydi, dışarı, dışarı!... diye çıkışır. Dilencinin zaten bükük olan boynu biraz daha bükülür... Hadiseye şahit olan cami imamı son derece nazik bir tavırla araya girer (girmek ister): -Falanca Efendi!... Zararı yok!... Devam edecektir ki; ihtiyar sözünü keser: -Bana bak imam efendi bana, der ve devam eder: -Bu camiinin yerini ben verdim ben!... Ben, ben, ben, ben, ben, ben, ben... Yok, yok ihtiyarın başına camiinin minaresi devrilmedi, yalnız şiirin hikayesi idi... O kadar...
Hadi bir şey göster, bir şey sadece,
Bu yalnız benimdir.. diyebildiğin. Bir isim, bir eser, bir şey . öylece, Tek bir şey; benimdir.. diye bildiğin. Arama . bulunmaz ne yok ne varda, Kanatsız da uçar.. yazılar bir gün... Bir vehim, bir hayâl, bir oyun burda, Her varlık nâmına bütün gördüğün. Uzağa gerek yok, ufka ne hacet, İnsana, kendisi en yakın örnek. Ben, benimdir. dese birisi şâyet, Güler bin kargadan evvel bir sinek. Sâhib olmak değil buradan maksat, Ararken, ararken er-geç bulunmak. Varoluş sırrında biricik murat; Her şey sahibince.. sahip olunmak. Ankara, Haziran 2010 |
yok,sul tarafından 5/15/2011 2:45:30 PM zamanında düzenlenmiştir.