Mainz'de Üç Gün
Mainz’de Üç Gün
kim ne bekliyorsa beklesin oyalamak, oyalanmaktır adı ben ki kurduğu çarkı kıran bir asiyim şair diyorlar bu ara, desinler korkmuyorum gördüm, Erdal’ın eşyasına dokunmuyor ailenin hiçbir ferdi Erdal gülümsüyor çerçeveye alınmış resimde kimedir bilinmez içim kanıyor dün gibi bugün ve yarın varsın kanasın Engin’ce olur da ‘kaza kurşununa’ giderse gülümsemeler kalsın kimin cesareti varsa silmeye gülüyorum gözlerim ağlarken annem duymasın neşter vurmuş gibi bir sözcükle kesiyorum ıslanan gözyaşlarını yanı başımda çocuğu boyuma ermiş bir çocuk amcasından kalma bir çakmağın bir yoldaşın müzesinde olduğunu öğrendi bugün gözleri açıldı çocuğun, sıklaştı nefesi Festival dönüyor karnavala Pir, Kerbela’ya benzetiyor oysa gelenler zulümden kaçmıştı şiirlerimi rüzgar okuyor Mainz’de okusun aklım başıma gelinceye içimde korkunç bir kaygı ola ki ters yöne götürürse diyedir bulutlar toplanıyor Mainz’in Messe Parkında ordayım toz duman içinde Alplerden gelen yağmur bulutlarında şimşek çakınca anlıyorum ki şakası yok hayatın dışkısını attığı gibi her canlı dökmesini de bilmeli içini cennet-cehennem değil ki gideceği yaşadığımız andır yüzyıl da yaşasak kim ister gözyaşlarıyla hatırlanmayı gülümsemeler kalıyor arkada acı acı gülümsemeler nedense hani biri yakalasa, dondursa bir karede en çılgın gülüşünü serpince toprağa utanırım ilk öpüştüğüm an kadar kar yağarsa böyle bir zamanda deliliğim tutar ki tutar hoş kimsenin ‘akıllı’ dediği yok ya olsun Erdal Nurettin pusuda düştü sen hain bir kurşunla ayrıldın ben ölünce bilin ki ‘bir deliden kurtulduk’ diyecekler ama kurtulamayacaklar ‘deliler’den soru sormasını severim bazen direkt, bazen endirekt kızım resmini yüklemiş annemin cep telefonumun ekranına annem yaşadıkça ölmeyeyim yeter kızım yada beni anlayan bir insan çıksa şimdi şurada ölmeye hazırım Ercan Cengiz |