OYUN USTASIseyredemem yüzünü can veren yaprakların kuruyan kaynakların kederine bakamam yanlış derviş gibiyim, sıkıyor beni hırkam, bir davul derisine dönüşmüş sanki arkam duyuyorum inişini vakitsiz tokmakların. evrenin aynı evren olduğunu kim söyler kesik bir yumak gibi dağılıvermiş tel tel yamalı gurubun yırtığından çıkan el bana mı savruluyor emrederek : hadi gel! neyin habercisidir devleşen bu gölgeler? kötücül tutsağıdır güvendiğim kör kandil alev dili titriyor ha söndü ha sönecek, sesimi kim duyacak, beni kimler görecek? kıllı kara kollarla her gece sabaha dek kalbimin kapısını zorlamakta bir katil. görülmez bir güç beni çektikçe gündüzlerden kaymak üzre elimden yaşamın kundakları gönül atım çok yorgun, geçilecek yol yarı hissettikçe peşimden yaklaşan ‘tak tak’ları ben yüzümü kaçırdım tüm kötücül gözlerden. ben yüzümü kaçırdım kendimden bölüm bölüm sildim doğum yılımı, kimliğimi sakladım ne kapıda resmim var, ne kapı zilinde adım. nafile, peşim sıra gezsen de adım adım, ben saklambaç oyununun ustasıyım ey ölüm. |