RUHUNU HESABA KATMAZLAR ÇÜNKÜ…
Dua, en çok muhtaç olduğun anda mı edilir yalnızca?
Gençliğini ak saçlar, çizgili deriler kuşattıysa Yaşadığının adı çile veya sılaysa Aldığın nefesler eksik ve zorsa Ölümler günah, her çiçeğin soluşuna şahit olmak revaysa “İnşirah” deyip, sabrın bayrağını dik bağrına! Boşalttığın ümitlerin uçup gittiği yerde; Muhakkak bir yerlerde! Delilleri vardır derin hasretlerin; Olduğu yere gözenek gözenek çukurlar kazıyan Değdiği tende farklı bir yaratık, Asit Zemini! Bir dua ağacına bağlanmış şu mendiller midir? Hep sahrada kurguladığın şu sahne de nedir? Yeşil, mavi ve beyaz, cıvıl cıvıl renklerin cümbüşü Ya gökkuşağının üzerindeki soluk siyah halkalar… Bir dua ağacına bağlanmış mendiller değil, Dallarında! Kelleler vardır: hayali ve hiç ölmeden sallanan! O ağaç değilmiş; canlı bir ahtapot RUHLAR ŞİŞİRDİKÇE ÖLÜ ELBİSELERİNİ Denizde değil, karada havaya dikmiş sallandırıyor kollarını Öyle hınçlı… Öyle… Ağma ederler gözlerini, sebebi: dünyanın körlüğünden Onlar görmeni engellediklerini düşünürler Sen, olmayan göz kapaklarının bağladığı kabuktan da görürsün Onlar söndürdükleri tüm ışıklardan sonra Aldanırlar kör arayışlarıyla RUHUNU HESABA KATMAZLAR ÇÜNKÜ… Gündüzlerin kaynağına inip sakinleşen seher Şükreder, apaydın olmadığına! Halime Erva KILIÇ |
tebrikler selamlar.