Yine Akbabalar KazandıEllerinde uçurtma yok çocukların o uçan şeyler, uçak da değil Sevgi bakışı, aşk bakışı gözler lezzet doyumsuzu, aç bakışı akbabaların Toprak olsa, avuçlayarak atacak ağzına zenci çocuk Su olsa, sürüne sürüne yudumlayacak Ekmek olsa, gevecek çürük dişleri bereketsiz yerleşkesinde yürüyebilecek Kalem isteyemez zayıf zenci çocuk önce yaşamak için direnecek Yerde çürümüş birkaç ceset daha insanlar mı kuş olmuş burada? kanatsız, hasta... Yine akbabalar kazandı! Dudaklarından renk uçmuş _uçan ne? _ Kemikler çekerken azabı kedi gözleri sinsice, vahşice tırmalıyor tükeneni Çatısız evler var burada güneşten erimiş, kokuyor muşamba. Ruhunu mabede uzatan kadının bebeği oldu az evvel Yine keyifli, nimeti bol azap kuşlarının Ağaç dalına tutunacak daha ince bir dal, iskeleti... her gün aynı dehşet, aynı korku Kan kokusu yayılırken akrabalarının; İzliyor, sürünüyor Taş tutacak eli kalmamış zenci çocuğun can çekişiyor Azap güneşi en kızıl burada rengini veren, böceklerle kucaklaşıyor Kurumuş yapraklar daha yeşil burada Bir avuç gazeli toplayacak büyük akbaba ağızları nasıl da iştahlı, hâlâ aç! Güneşte pişiyor yemi, kıvranıyor zenci çocuk ’Yine Akbabalar Kazandı! ’ Halime Erva KILIÇ |
dünyanın kum saatleri,
sevgiler