Buz SaçaklarıŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Buz gibi bakma yüzüme
Her gülümsemende, Sibirya soğuğu bir ölüm siniyor gözlerime... Kızılca kıyametin ortasında üşürdü sevgim Senin adına ne çok şiir yazdım bilir misin ... Gel, vur şimdi varsa yüreğin Vur! Bugün Mısır piramitleri kadar dikim Kehânetler saklıyorum yaşımda En büyük felaketlerle gel Sars temel taşımdan Çivinin çiviyi söktüğü delik deşik bir duvarım Yıkılmam Sanma gebe bıraktığın ayrılıkla vurursun beni Acı, en derinime işleyen mermi çekirdeği Yakar, sızlatır, öldürmez Aşılıyım ayrılığa Aşinayım Özlem yüreğimi sindirmez Vur kirpiğimin ucundan Ağlamam Dudağı bükülmüş bir gülümsemedir panzehirim Genzime akıttığın zehirle yanmam Yılan ol, zehirle sevgimi Yalan ol, vur tüm gerçeklerimi Lav ol, yak yık köylerimi Dere tepe peşinde gezsem Kıyamete varmam Son şansların cesetlerini mumyalamadık mı Tuza yatırdık gülüşleri, sızlar dillerimiz Biz artık kum fırtınası değiliz Katıp kendini cehennemi rüzgara Çarpıp durma tenime Yolcuyum kendi cumhuriyetime, Bitirdim sahra mahkûmiyetini Yolumdan dönmem Tren raylarına serdim ümitleri İlk durak Safa, son durak Merve Zirveleri kar Etekleri gelincik Buz saçakları olup yağma yoluma Her oyununda sıyrıldım da bir oyunbozanlıkla Soğuk yakar gelinciklerimi Buz yanığı keser tenimi Solarım İflah olmam Kızılca kıyametin ortasında üşüdü sevgim Senin adına ne çok şiir yazdım bilmedin Küçümseme! Ölümden öte köyler gördüm Sıcak şarap tadında sevdim, tarçın kokulu Yüreğimin sıcağı yaşattı ölü sevdalarımı Buz saçağı olup inersen yüreğime Üşürüm, Baharlarım biter, ben ölürüm... |