nefesim nefesinin zabtına geçirirken seni soluyorum ey yâr.vakit dar Kerbela Hasan ve Hüseyin’e kavuşma derdinde vakit geç kapat beyaz perdelerini yum gece karası gözlerini Şems’imi devir ıssız kaldırımlara tuzlu su vururken kirpiklerime yorgun gece ben şehr-i İstanbul senli cümlelerim düşüyor yokluğunun satırlarına Kız Kulesi eteklerinde topladığı deniz kabukları özlemin üryanlığı kalemim sarıyor usulca irin toplamış yaralarımın sessizliği lados sobelemişken saçlarımı gel! sen çöz beni cancağızım sırtına dönük suskun Eminönü sahili ilmekledim mürekkebimi Moda’ya gel vur beni ıssız boyuna öldür ketum kalemimle sonra tekrar doğur beni dudaklarının iki yakasındaki zemzemde sen ki cansuyumsun sırtını çevirdi Emirgan laleleri bari sen tut beni küçük elimden cansızım ıslak vaveylardayken ruhum kirpiklerinden öptüm seni yâr kerbela sancısında kavrulurken yüreğim bırak Şemsliğini küflü demir kapıma vakit fecr inleyen sabaha gebe şehr- i istanbul’un gözleri lâlliğim tel tel yanarken dudaklarında saçlarıma iliştir avucunda açan sevda çiçeklerini cancağızım notası eksik bir şarkı haykıran Haydarpaşa mahkum olsam da mavi trene hudutlarını çizdim akrep ve yelkovanın beyaz üveyik’in kanadına yüzünü bana çevir şehr-i İstanbul tut elimden suskunluğumda bıraktım ceplerimdeki hacıyatmazları kıblen sensin cancağızım bırak sürülsün bıçaklar boğazıma Şems’imsin Mecnun meczupluğuma gözünün iç denizinde kabul eden yâr Marmara kokunu katarken zeytin dudaklarıma alfabem darmadağın kurmalı bir çalar saat de senli cümlelerim deli gömleğinde kalemim gel! giydir vuslatı üzerime cansızım gözlerime düşür maviliğini düşür beni zayi defterden çıkar beni yokluğunun yoksulluğundan yâr beli kırık harflerimi sil lugatımdan cancağızım.. basiretsiz bedenim gayri ben sen’im yâr. vakit vuslat-ı nevruz iken şehr-i İstanbul’u yeşile boyamalı dallanıp budanan hüsnüyusuf yüreğimin avuçlarına ha düştü ha düşecek yakala beni cancağızım gayri ben sana büründüm kıldan ince bir gömlek bedenim nefesim nefesinin zabtına geçirirken seni soluyorum ey yâr. sana deli divane körgütük âşık’ım ölüm kutsasa da dudaklarımı devrilse senli cümlelerim yutsam dudak kenarındaki kutsal matemi zemzem’imsin baş harfine uzanıyorum kırılsa da kalemim bedbin sıfatlarına bürünsem de yağmurlu bir günde sana geleceğim şehr-i İstanbul gözlerim gözlerinde sevişecek zamanın noktasını koymayacağım senli cümlelerimin sen ki vuslata soyunan Marmara haykıran Haydarpaşa kangren susmalarda mavi tren dudaklarımdaki deniz kabuklarının Kız kulesi düşsüzlüğümü düşürme sol yanıma cancağızım cansızım şehr-i istanbul........................... gordion 18/05/2011 |
yazan kalemin daim olsun yüreğine sağlık...saygılarımla