6
Yorum
4
Beğeni
5,0
Puan
1225
Okunma
ANA
Ne zaman ki birileri, adımızı seslense;
Bir dua okur gibi,”oğlum“ya da “kızım” dese;
“Anne!”deyip atılırız, onun tatlı sesine,
Onu arar gözümüz, gecelerin leylisinde.
Bir mübarek gülüştür o,sure gibi, ayet gibi
Günde kırk kez dilimizin, Kelime-i Şahadet’i
Ana, ilimler sahibi, ana dillerin tespihi
Ana diye kutsar onu, gökte melek, yerde Nebi.
Bir Emine sıcaklığı, bir Asiye güzelliği
Bir Ayşe muhabbeti, gündüzleri, geceleri.
Bir Muhammed’e anne, bir Musa’ya sevgili
Titrer senin, benim için, her birinin gönül teli.
Bilirler ki cennet, ayaklarının pespayesi
Orda açar çiçeklerin, en güzeli en renklisi
Bilirler ki “Anneciğim”,dünyanın en güzel sesi
En güzel şiiridir aşkın, ruhun en güzel melodisi
İmkânsız aşklar gibi, ne zaman yansa içimiz
Ne zaman ki hüzünlere, harman olsa gövdemiz
Avcı görmüş maral gibi, dağ dağ iner geliriz
Ak bağrına baş koyarız, rahatlar da yüreğimiz
Taş basan odur cana, odur bağrını yumruklayan
Odur bizi yolcu edip, kapılarda sabahlayan
Göz yolda, kulak seste, senelerce bekleyen
“Yar”diye, “evlat”diye, günü güne ekleyen.
Hasret onun yazgısıdır, gurbet onun çilesi
Ölürken bile kırmızıdır ellerinin kınası
Başında ak yaşmağı, ayağında yemenisi
Örnek alır her şeyini, gelini, kızı, görümcesi.
O yoldaştır babalara, çocuklara arkadaş,
O fırında pişen ekmek, o ocakta kaynayan aş
Ağarır süpürge saç, bükülür bel, eğilir baş
Bir sır gibi aramızdan, göçüp gider yavaş yavaş
Sırtında çay küfesi, aşar gider Çayeli’ni
Gündüzleri çay taşır, toprak taşır geceleri
İzmir ovasında üzüm, Muş ovasında pamuk
Adana’nın sıcağında, yanar, kavrulur elleri.
Mey tutkunu bir koca, almış elinden gençliğini
Taşa çalmış eşikte, üç beş aylık bebeğini
“Gıg!”dememiş Asiye, kabullenmiş her şeyini
Hasta, elil bir çocuk, çekip durur eteğini.
Berdel gitmiş Emine, karşı köyden birisine.
On yıl var ki yanıp durur, anne, baba hasretine
Kaçıncı kez niyet edip, varır ırmağın gözüne
Tam atacak kendini, bir ses duyar, “Yapma anne!”
Annelerin yüreğidir, yüreklerin en kal’ası
Onda yaşar sevdaların, en kadimi, en tazası
Bir Hatice örneğidir, eşleriyle saf tutması
Olmazları oldurması, her zorluğa katlanması
Yaman Ayşe denir bazen, yaman nedir bilmeden
Gösterirler bize onu, Erzurum’un köylerinden
Sırtlayıp da mermileri, tabyaları tırmanırken
Yeniden doğar dünya, o ananın gövdesinden.
Çay çiçeği gözlerinden, yalan dünya gelip geçmiş
Üç beş günlük ömründe, harama el değdirmemiş,
Yaşamış hak dilince, mal da mülk de nedir bilmiş
Bu dünyanın zenginliği; hayırlı baht demekmiş.
Göz hakkı, komşu hakkı, bir tas yemek ellerinde
Gider gelir evden eve, avlularda, bahçelerde
Bir Umay’dır güzelliği, Bir Rabia cömertlikte
Dünyanın her lezzeti,”huzur”adlı o yemekte.
Ana başka ne olsun ki, başak boyu, ipek huyu
Kadem onun ayağında, bolluk onun yüzü suyu
Bir ilahi tören olur, duyulunca doğurduğu
Bir ilahi kutsamadır, mutluluğu, mutsuzluğu.
Ana kalbe ışık demek, nuru demek bu ummanın.
Helal emilecek sütün, helal yenecek lokmanın
Sırrı onda var olmanın, bir tas suda yoğrulmanın
Sana ibret gerek ise, en kutsal hak anaların.
Ana, aşkla yanan yürek, ana, hasret, özlem demek
Aş yerine taş kaynatıp, çocuğuna verebilmek
Ana, kan dolsa da için, erisen de ilmek ilmek
Yüz tutup da doğan güne, tebessümle gülebilmek.
23 Mart 2007/Bişkek
5.0
100% (9)