13
Yorum
7
Beğeni
5,0
Puan
1824
Okunma

kalbimin mezarlıktan tek farkı, gömdüklerimin kefensiz olması..
I.
kaynar mum damlaları döküldü önce sayfaya
kalem işaret parmağından küçük
şiir ölüsü dolu kağıtlar masanın ayağına sıkıştırılmış
katran karası gecede eylül sarısı izmaritler
şair hala gelmedi
yine hangi cehennemin dibini üflüyor
başlarım böyle şiire de şaire de
II.
saat epey ilerlemiş
dolunayda çıktı
ıslak kokuyor hava sanırım yağmurda başladı
karyola gıcırdamasa hemen uykuya dalacak
/pencereleri kıranın anasını avradını kıçımız dondu ulan/
-burası ne zaman ben neresiyim- derken
kafasını terliğe vurdu kara fatmalar
muadilsiz ölüm
III.
bozuk bir frekans kulaklarını becerirken
yinede en sevdiği parçayı kesik kesik öksürür gibi dinledi
’’her mevsim içimden gelip geçersin
merhaba demeden elvada dersin’’
bir ses duydu derinden
canını alıyorlar sanki bir kahpenin
duvarları tırnaklarıyla okşuyordu birileri
kuru ekmek gibi kuruyan dudaklarını ısırdı
dişlerinde kanın demirsi lezzeti
/çok şükür bu gecede doyduk/
diye inliyordu komşu kadınlar
IV.
kaç izmaritin dibinde söndürmeye çalıştı
şehvetin ıslak tenini
/ziftin pekini iç ulan/
tahrik olmayan her kadının başı ağrır
ruhunu parçalarken azgın siluetler
V.
tanyeri ağarmış
farkında değil şair
zaman su gibi terlemiş üzerine
dişlerini birbirine çarparak uyumayı öğrenemedi
ezan sesi duyuldu
her yaşadığı gün/ah
üç kere ağzını yıkadı
üç kere ruhunu
sevişme titreşimi gibi titrerken elleri
bir daha asla şiir yazmam
yazarsam ...
ruhuna el şiir!
5.0
100% (16)