ÇIRPINIŞLAR
-I-
senin ruhun adında saklı biliyorum her zaman yalnızsın ama bilsin istiyorsun herkes ne kadar çoşkun nehirler gibi aktığını gözlerin huzur eşiğinde bekçi gibi sakin ve dingin ama aynı zamanda küçük bir yavru kedi kadar oyuncu yaramaz ve çocuksu yağmur yağsa, değmez hiç yüzüne, öylesine sahiplenmişki güneş tenini... Saçların; Adını koyduğun pınarlar kadar Sarılır hücrelere Geçit yok Doygun bir bakış sonrası Ağlaşmalar da hüzün Sen bu alemin hükmü değilsin Beyaz köpüklü pınarlarda Buz gibi teslimiyetsiz içsen, Doyamazsın. Susuzluk yok seninleyken Bırak yanlızlığını akıp gitsin Ve ver dostluğunu dostlarına Güne bakanların güneşe olan Dostluğu gibi, Sabahtan akşama -II- Zaman bu zamandır; bir ışıksın sonsuzluğu aydınlatan, ne güzelsin, renkli sevgi ışıkların yürek kristallerime yansırken hayal bile edemezsin ne düşündüğümü,kelimeler çizemez tasvirini,harflerin ;sonsuz dünyasına bile sığmazsın Tamam inandım. Bakma artık bana uzak dağlar ardından, gözlerin sersemletiyor, küçültüyor beni. Ne kadar çaresizim bak gücüm sende kaldı. ve güzelliğin hırsız çıktı, son sevgi parçamı da çaldı, ya geri ver onu bana yada besle sonsuzluk ışığınla; ki parlasın sevgisizlik nemiyle pas tutmuş yüreğim Şarkılar sığınacak bir köşe arar, Şiirler yavan kuyu sularında. Samanyolu öksüz kaldı Yıldızları saçlarına asılmakta.. -III- Avuçlarım şefkat doluydu. sense varla yok arasındaydın sarhoşluğum var, acınmışlığım var, tırnaklarım yamaçlarda esir. Yoksun sen, bense buradayım! gel al beni de, gel şarap kokan tarlalardan, yuvarlanan kayalardan çıkamadığım zorlu yamaçlardan; kurtar beni. avuçlarım şefkat doluydu, deli dumrul türküsü düşmezdi dilimden yoksun sen, olmayacaksın artık, ama ben burdayım aslında bilmiyorsun, her gün seninleyim. sen bunun farkında bile değilsin, Soluduğun havada, İçtiğin bir yudum suda, Isındığın güneşte, Yürüdüğün sahilde, Taş attığın denizde, Yemlediğin martıda, Sevdiğin şarkıyı fısıldayan rüzgarda, Ağladığın düşlerde, İçtiğin çayın şekerinde, Yediğin zeytinin karasında, Dudaklarına takılan peynirde, Bir lokma ekmekte, Mumlara üfürdüğün nefeste, Oturduğun kanepede, Hep seninleyim. Ama artık vakit isyanda dır,öfke olanca ağırlığınla sıkmaktadır zamanı, gideceğim; kimseler gelmeden, kapım çalınmadan, çiçeklerimi sulamadan, pencereleri, muslukları kapatmadan, bavulumu toplamadan, paramı hesaplamadan sessizce gideceğim. telefonum, adres defterim,kimliklerim bile olmadan kendimde yok olacağım, hayatımsa kayıp zincir halkalarında,cesaretimi yitirmeden, bencilliğim tükenmeden gideceğim.. |