DELHİ
Sarhoşca döndüğü köşeler yapışkan ağır kalırdı
adımlarında tükenmez bir ağrı kolları hep bir şeyler taşırmış gibi yukarıda durur kağnı bakışlarını hiç kaldırmadan göz renklerini saklardı. Ucuz kolonya kokan saçlarındaki kırıkları kulağının arkasına taktığı kırmızı bir gülle gizlerdi, alelacele sürülmüş acı kırmızı ruj dudaklarından yer yer taşardı, ayak parmaklarının herbirinde takılı süslü parlak yüzükler ve ayak bileklerinde yürüdükçe tiz sesler çıkaran çan takılı halhal tüm yaban arzuları çağırırdı. esmer teni bir o kadar taze durur ama bir o kadarda bayat kokardı. güller ve dallarla bezeliydi, küçük kalçalarının tamamını saran ama aşağıya indikçe genişleyen türdendi etekleri rüzgar savurdukça dalgalanır. Bileklerindeki halhala eşlik ederdi sesi, göbek deliğinden dolgun göğüslerine kadar çıplaktı bedeni, boynuna bağladığı eteğine uygun şal bel çukurlarını gizlerdi. Son derece fakir, yalın ve bir o kadarda güzeldi. Hayat var veya yoktu, ama o Delhi de yaşayan binlerce özgür kadından biriydi |