tuzsaçlarımı akdenizli avuçlarınla okşa ellerimi ayaklarımı inadımı kır onları karadenizli şevlerde yeniden doğur oğul...sonra gel de yanıma otur. önce egeli birkaç söz fısılda kulaklarıma sonra dudaklarıma doğulu bir türkü sür ve nihayet... gözlerimin içine anadolulu anadolulu bak n’olur. mavi sular sedir/ bedenimi oraya yatır sesini halsizliğime ninniler söylerken yor; zihnini daha fazla nasıl sevebileceğine. yedinci dalgayı aşkımız için sakla ve artık benim gibi ve artık kendin için ve artık hiç kimse kadar tuzlu bir meydan savaşının gönüllü neferi ol. yüzlerce yıl yaşamak falan istemem rüyalarıma onyedinci yüzyıl getirip bırak. mozart’tan önce düşün/ düşlerini çabuk tut adımı daha doğmadan lacrimosa koy ve birden değil oğul zamanı yavaş yavaş... zamanı damla damla... zamanı nota nota saman kağıtlarda tuzla soldur. vazgeçilmez aryalarımı sök al gönlümden güneyli kadınların bronz... kuzeyli kadınların soluk... egeli kadınların şen... anadolulu kadınların bor bağırlarına as bağırsınlar/ ben vazgeçtim sen de sus... kalemini martının ağzına emanet et o yazar/ biz okuruz söylesene/ şiir ıslansa n’olur ki oğul; edebiyat vakti değil bu/ işimiz çok; gel... soluma sokul. daha dünya kadar öleceğiz anlamıyor musun? mezar taşlarımızı aşk mezar taşlarımızı yaş mezar taşlarımızı tuzla yoğur. oğul... sana demediler miydi? ebediyetin yolu tuzlu olur. JD/ 15.08.07/ Antalya Lacrimosa, latincede gözyaşı anlamına gelir ve aynı zamanda W. Amadeus Mozart’ın "Requiem" adlı cenaze operasının 9. bölümünün adıdır. |
Eser sahibine imrenmemek mümkün değil...
Hep düşünüyor insan... bir kalem bu kadar çok çeşitlilikte nasıl yazar ve hepsinde de başarıyı yakalar...
Kalem sahibinin yüreğiyle ilgili olsa gerek...
USTALIĞINIZA ve SANATINIZA
SAYGIM SEVGİM HER DAİM