ESKİ EFLÂTUN
ESKİ EFLÂTUN
Kırmızı bir kiremit bu yalnızlık Saçakları buz çığlıklı asmalar yalnızlığı Ne zaman gelseler ben ordayım Kalabalık kaçkını eski eflâtun Zaman süzüyor ellerin bekliyorsun. Eskimek, yazgılar günlüğü Kurşun gölgeli anılarda Bir pencere açar şehir, bakarsın Aşk saçılır etrafa kanarsın, aldanmalarda Bir eski terzi diker gri hüzünlerini giyersin. Gül düştüğünde ateşe Senin şarabın yol seyyahı sefil keder Acının teninde şimdi bir sonbaharsın Akarsın, kendinden başka yalnız kendine Yollar bekliyor seni ve akarsın kendi sularınca. Seni hep sende susturdular Sen hep akşam rengi konuştun sakladıklarına Gebeydi saat sarkaçları, zaman bir salkım hüzün Alnı aşk lekeli düşükler yaptı çocukluğun Ertelediğin çiçekler solar, kırılırsın dallarınca. Senin yırtılmış düşlerinle yola çıkmak Üşümeyi göze almak yaz rengi rastlantılarda Bilmezsin, yokluğun gölgesini göster desem sana Hazır mısın? Beyaz kuşanmış ürpertili anılara Geçer gidersin, sığırcıklar konar kış yalnızlığı ağaçlarına. Latif KÖYBAŞ |
Senin şarabın yol seyyahı sefil keder
Acının teninde şimdi bir sonbaharsın
Akarsın, kendinden başka yalnız kendine
Yollar bekliyor seni ve akarsın kendi sularınca.
Kutlarım dost yüregine ve ellerine sağlık.
Saygılarımla...