ÜÇLÜKLERBENDEKİ BEN hiç usanmadı beni yemekten şu bendeki ben NEDEN soyunurken takvimleri ömrümün bedeninden içimdeki ürperti neden? BAYRAK müzede sıkıldı, özledi özgürlüğünü, isyan etti, açlık grevi ilan etti. NEREDE özgürlüğümü özgürce haykıracak kadar özgürlük nerede var? SİZİPHOS artık zeus’a inat meraktan kurtarmalıyım dünyayı: ya kaya beni, ya ben kayayı. İNFAZ sehpa iç çekti, ip gıcırdadı, cellat ağladı. CELLAT gün geldi yoruldu, döndü evine, vicdan hesaplarını denklemek için, kendi celladını beklemek için. BİR GÜN eksik olsun övgüler, alkışlar, eksik olsun ün; aynalar yüzüme tükürecekse bir gün. YARASA verebileceğim biricik hüküm: güneşe ölüm! SOFİYANE o şey ki yaşanılır, o şey ki anlaşılmaz, çünkü bütün parçadadır, parça da bütündedir; yanan gönlün mucizesi yakanın gücündedir. DÜĞÜM bir yandan doğum, bir yandan ölüm, yaşam; onları bağlayan düğüm. TRAJEDİ konu: ihtiras, intikam ve kan, aktör: kanuni süleyman. rejisör: hurrem sultan. HAŞİM’İN MERDİVENİ haşim çoktan yok, ama dimdik ayakta merdiveni, bir kez sen de dene kendini. YAKINMA dostlar halime bakın, düşmanlar kınalar yakın; yakın yakınından yakınır mı demeyin sakın, yakındığım o yakın bana benden de yakın. MEVLÂNA evrenin ruhuna, sema’ya sinmiş, başlangıçsız ve sonsuz bir âlemde o, neyci de, ney de, semazen de o. OSMANLI önce at, sonra avrat oynattı ve battı. ARTTIKÇA düşmanlarım arttıkça seziyorum yolumu bulduğumu, adam olduğumu. SUÇ DUYURUSU gelin götürün beni; bir kızın evine daldım, en güzel düşünü çaldım. YALNIZLIK tanrı bile, tanrılığına rağmen ona dayanamamış ve çareyi insanı yaratmakta aramış. SAAT iki bıçaklı bir zemberek soğukkanlı, zalim, doğruyor zamanı dilim dilim. HEYKEL çırılçıplak bir kız kapılmış hülyaya, poz veriyor aya. AĞAÇ benim de falıma bak, benim de yarınımdan haber ver falcı: çeyiz dolabı mı olacağım, yoksa darağacı? AY olgun ayva gibi düşüp kadehimde boğuldu; rakıma meze oldu. GECEKONDU gözle kaş arasında alelacele çocuk resmi gibi bir gecede kondu, sabahı bacadan dert tüter oldu. SOKAK pencereler düş görüyor gözleri açık, sessizlik, sesleri yumağına sarıyor, bir ışık çizgisi gölgesini arıyor. MEHTAPLI GECE bir gelin yüzü gibi gülümsüyor dolunay, ağ örüyor yıldızlar som gümüş tellerinden, tepeler nur emiyor göğün memelerinden. ÇOCUK bir bulut kaptı, ona ip taktı, uçurtma yaptı. ÖLÜ öteki dünyadan mektup yazdı yakınlarına: “anılar defterimi gönderin bana.” SURAT utandırmak için suratına tükürebilirdim kesin, ama suratı yok ki herifin. MUTLULUK şeytan, düşlerime onun girmesini çok gördü ve hemen aldı götürdü. SEVDA öyle bir şey ki, cefası – dayanılmaz bir haz. ÖNCE aldanmamak için göz denizlerine girince, yüzmeyi öğreniyorum önce. ÇAĞRI en yıldızlı geceyi seç seçeceksen, en güzel dolunayla saçında tel tel en güzel çıplaklığını giyinip de gel. KORKTUĞUM ŞEY kalbinin kapısını çalmaktan korkuyorum kendimi orada bulurum diye, bulur da sevinçten ölürüm diye. KÜLKEDİSİ küllenmiş duygularımdan zevk alıyor gibisin, yoksa sen külkedisi misin? DEPO MÜDÜRÜ gelmiyorsun, sadece selam gönderiyorsun, olur mu gülüm, ben selam deposu müdürü müyüm? AYNA her gün bir şeyler çalıyor güzelliğinden yaklaşma ona, inanma; hırsızdır, namussuzdur o ayna. KESKİN NİŞANCI gözlerin keskin nişancıdır senin, güzel kız, hedefini tam vuruyorsun, o halde ne duruyorsun? SORU sen seni bilirsin, ben beni, ben sende beni buldum söz gelimi, sen bende seni bulabildin mi? DUDAK DUDAĞA öyle bir öp ki beni öpüşün bir ömür sürsün. KISKANÇLIK bakıştılar, sarmaştılar, öpüştüler, tam sevişmek zamanıydı ki aralarına ay girdi. GİYSİLER önce giysiler düştü üst üste çabuk çabuk, birer birer, bizden önce giysiler seviştiler. MUM öyle bir bakıştık ki, ne anladı bilmiyorum, kendiliğinden söndü mum. AÇ soyun, sergile çıplaklığını, güzelliğini ortaya saç, yesin güzelliğini gözlerim aç aç. AYLI GECELERDE seviştikten sonra yorgan yerine çıplaklığını çekiyorum üzerime. HIRS hırsla, şehvetle, soluk soluğa çırılçıplak birbirine girdiler, birbirini yediler bitirdiler. ORMANDA onların seviştikleri yerde sabahı etti bir çoban ateş yakmaya gerek duymadan |
Her birisi ayrı bir felsefe ürünü ve duygu yükü olan, adetâ denizdeki yakamozlar gibi parıldayan harika üçlükler okudum. Farklı zamanlarda, farklı duygular tesiriyle yazıldığı pek bariz olan dizeler, ruhun med-cezir hallerini pek güzel sergiliyor. Haz alarak okudum.. Tebrik ve takdirlerimi arz ediyorum.. Selâmetle..