0
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
1365
Okunma
Zaman mutsuz eder öteli insanı
Lahzalara bölüp,aletiyle parçaladı
Bir karpuzu dilimlere ayırır gibi
Gece ve gündüzü birbirinden kopardı
Tamamına yirmidört saat dedi
Dakikalarla atmışa çevirdi saati
Dakikanın küçüğüne verdi saniye adını,
Nedir zamanın öteli insandan çektiği!...
Yerinde durmayıp güneşe gitti
Gökyüzünden kağıtlara indirdi Güneşi
Çok önceden Güneşin doğumunu belirledi,
Üçyüz atmışbeş günün sonunda delirdi,
Sabahlara kadar böğürüp eğlendi,
Kovalarken zamanı yeni bir güne girdi
Hızlı yaşamak hayatında vazgeçemediği
Tüm yaşamı ilerici gerici,
Hızlı yaşayınca sanki daha değerli
Öteli insan kaydırdı elinden zamanı
Islak elden kayan bir yılan gibi,
Zamanın kendisine gelmesini beklemedi,
Kıskanç ve iğrenç haliyle bitirdi kendini,
İstemedi huzur içinde güneşte serilmesini,
Oysa huzurdur zamanın yeri,
Dört nala kalkan bir at gibi,
Zaman kaybolup karanlıklara girdi,
Öteli insanın savruldu bitti emelleri
Budur zamana karşı duranın hali,
Nedir bu öteli insanın ekmek istedikleri!...
Yıl:13.05.2004
Saat:15.00-15.25
Kadıköy/İst
EROL KEKEÇ