Suçlusu Kim?Yalnızlık yağıyor bu kara kış gününün öğle saatlerinde üzerime. Göz yaşlarıma karışıyor, sulu sepkene çalaraktan düşerken ellerime. Hasretlik esiyor kuru ayazlı bu soğuk günün tam öğle saatlerinde. Kirpiklerimi titretiyor, soğuk soğuk üşüterekten eserken yüreğime. Eski bir sobanın üzerinde kaynayan çay suyunun sesi başlıyor sonra. Sonra odanın karanlığında o sobanın sıcak rengi daha bir beliriyor. Ve de eskilerden bir şarkı takılıyor tesadüfen radyonun frekanslarına. Çay demleniyor tek kişilik küçük bir demlikte lakin sofra kurulmuyor. Gerek duyulmuyor yalnız başına sofra kurmaya, yemekte yenilmiyor. Acıkmıyor karnı insanın, tek başınayken boğazından geçmiyor. Uzanmak çekiyor insanın canı, tek kişilik eski bir koltuğa. Başının altına yastık yerine, hüzünleriyle doldurduklarını koyuyor. Mayışsa da uyuyamıyor hemen, gözlerinin önüne gelenler oluyor. Geçmişte yaşanılanlar hatırlanaraktan gülünüyor, ağlanıyor... Sonra herşeyin boş ve gereksiz olduğu geliyor insanın aklına, Bir of çekiyor önce, sonra da yirmi iki yaşında yaşlandığını hissediyor. Tam gözleri dalacakken uykuya, ısrarlısından kapının ziline basılıyor. Gereksiz bir ümitlenme belirtisiyle uyku uçup gidiyor gözlerden. Sebepsiz gülümseyen yüz ve de heyecanlı bir şekilde açılıyor kapı. Sövmek geliyor sonra insanın diline, yan komşunun nerede olduğu sorulurken. İçten içe söverken bu gelene, hayal kırıklığıyla kapanıyor kapı yüzüne. Bir sigara daha yakılırdı ya bunun üstüne, bitesi tutmuş en gerekli yerde. İçki desen o da kalmamış, köpek öldürene dahi razıyken hem de. Öfkeyle karışık manalı bakışlar oluşur, yaşlara dönüşür insanın gözlerinde. Bir of daha çekip, bakarken ayakta pencereden kapalı bir havaya. Boşvermek çeker insanın canı, beklediklerini ve başka insanları. Bencillik çöker işte tam ozaman insanın kalbine ve başka bir kızı arar telefonda. Bir iki saatliğine unutur beklediklerini, boşaltır içindekileri, Kirletir kendinin sevmediği ama onu çok seven masum bir kızı... |