Toprak İçin Ağlayan İki Gözüm
Beklediğim hasretimdi ölüm
Kar taneleri düşerken eline gülüm Göğsümün üzerinde eriyordu ölüm Gün batımı akşamlarda güneş solarken yüzüme Tunç renkleri kaplarken gökyüzünü Hüzün ruhuma inip demlerken özümü Dualarla gel diye yalvardığımsın ölüm Özgürlüğümün son kalesi yıkılırken Karanlık şehrimin sokaklarında Rotasız gemiler kalkarken asırlık limanların ortasında Vapur düdükleri ağlatırken geceyi Martı çığlıklarında beklediğimsin ölüm Yalnızlığımın koylarında Dalgalar köpükleriyle döverken kayaları Gediklerinde yosun tutardı bir yanım Yakamoz akşamları meltem rüzgârlarında Savrulurken kum taneleri yüzüme Yürek sızılarında gel diye kıvrandığımsın ölüm Çiçeğin özünde solarken yüzüm Kelebeğin kanadına gizlediğim hüznüm Gebe kadının sancılarında aradığım özüm Lohusa şerbetlerinde aradığımsın ölüm Su toprağın özünden gelirdi arsız gönlüm Sesiz akar yol bulurdu iki gözüm Balçık hanesinde can olur üflenirse özüm Yağmurların dimağında çamur olurken yüzüm Her akşam hüzünle kaplanırsa gönlüm Kapılar arkasında sessizce beklediğimsin ölüm Kızıl güneş dağların ardında batıyor ya ömrüm Her çiçek dalında soluyorsa gönlüm Toprak için ağlayan iki gözüm Gözyaşımdaki damlalarda sakladığımdı ölüm Damarlarımda ki kanım çağlarken yüreğimde Hazin bir yolun sonu biter ellerinde Kuru topraklar ıslanıyorken gözlerimde İki metrelik çukurda özlediğimsin ölüm Nurettin Aksoylu |