Öykümüz Ölüm
Ve ölüm...
Derin bir yara İçli bir sükût. Bir gidişin tezahürüdür göz açıp gördüğüm Vuslatı ıskalayan bakışlarımın Sılasız türküsüdür Tefekküre meyleden. Sâlânın elifi Ölümün tercümanı Kadavranın kundak kundak ninnisi Musallanın beşiği... Çağırır beni ağıt dolu düğüne Bir çınarın kuruyan budakları… Hüznümün perdesinden Çizer ahım çehrenin desenini... Sızılarını alıp güvercin paçasından Zimmetime geçirdim çaresizliği Ceplerimde sabır taşlarım Sapanlar yüreğimi… Dilime adını sürdükçe Böğrüme tüneyen özlemin hıçkırır Pür titrek yürek yerim Gölgesiz sükûnetim… Düşmüş alnıma perçemi hasretinin Anılar söz demliyor keke Göğsümün yarasına... Sonra... Bir çobanın acı soluğu düşüyor duyularıma Hüznüm yokuş yokuş sıralanıyor ırmak boyu Kaval sesiyle topluyorum geçmişin gölgesini Nicedir resmimiz hüzün Öykümüz ölüm… ■ |
pesimit duyguların ihatasında kaleme aldığınız dizeler, içinde bulunduğunuz o anki duyguları dışarı yansıtmakta oldukça başarılı bence..Temzi bi Türkçe,cümleler arasında âhenk göze çarpan en belirgin özelliği şiirin..tebrik ediyorum..