Adımlar, Adımlar GölgesiniAlnımın pasına yas’lı olsa da dilim, aldırma diyemiyorum avuntuların gece karası damlalarına… Büründüğüm sessizlikte Titriyor kılcal yaprak Ellerimde suç ortağı bir beyaz mendille, Bin hece susup küskünlüğümü Bir cümle döküyorum terli yankılarımı… Kelamın gülruh’u hasrete lehçe dökünce Ayaklanır ruhun gölgesi Geceden engin yansısıyla Bir içim hüzün sürer /tükürülmüş isyanla Gözyaşına benzeyen… /Kaçıp benden İçime atıp beni Yol almak bana kalan Son güne ölesiye/ Adımlar yorgun Adımlar gölgesine mülteci Adımlar, adımlar gölgesini… Hasret giydikce geceyi düşlerimize Kendinden uzak Kendinden kaçak yaşamak kadar zormuş yorgan altına sığınmak Kendimi avuttuğum virgüllere dayanarak /bir yastık Bir nokta miktarınca ağlayarak, ömre bahaneler sunarak dalgalanıyorum Bir tebessüm açıyor gecenin gamzeleri Batıyor yüreğime kurutuşmuş güllerin dikenleri… Kendimi duyuyorum kirpiklerimin yankısında damlayan ten tuzuyla Köpükleniyorum ay ışığında şarkılara Bir hecede unutup kendimi Bir ahdan ibaret parçalanıyorum Bir avucun nasırlı ayasında… Ölmeliyim diyorum Evet Evet ölmeliyim Herhangi bir masalın Herhangi bir dağında /adı kaf olmayan Gün doğmayan bir uçurum yamacında Pepuk kuşu çığlığıyla Yalınayak ve yoksul Sönmeliyim bir yerde Sigarayla diz dize… Uykumun dudağı dökmeden kusurları Bir ayet miktarınca kilitlenmeliyim perde arası Soğuk bir künyeye ahdimi vasiyet bırakıp Süt d(ü)işlerimi aramalıyım Altı yaşında kalmış yüreğimin çoraklığında... Ölmeliyim diyorum Diyorum ya Hala ölmediğimdendir Kelama sayfalarca selamım Sayfalarca ölesiye gün yüzüne cihadım… Bir an bir yerde Bir öksürükle Son bir nefes tanıdık gazellerle… Ölümü sevecek kadar yaşar mı insan? |