Istırap Çetelesindeki Yitik
Gençliğinden kaçan bir ihtiyar gördüm yolda
Yılların çöreklendiği bastonundan intikam alırcasına Afişi değişmemişti oysa yaşlanmamış caddelerin, Hayır hayır!Dilenci çocukları kandıramam ben, Sarnıcımı emanet bıraktım el değmemiş fincana Tebessümünde hıçkırık dağları belirenler Şems’in çıktığı merdivene kirpik sürmüşlerdir Kundaklanan Kızıldeniz sessizliğinin şaheseridir bunlar Ahretlik tavus kuşu bugün konmadı omzuma Balmumu şiltesinde göz bakıcısı hortlaklar dirilmede! Solmuş fesleğenimdeki son damla fağfura gebe Kıpti tuğlalar Elhamra kubbesini yırtarken Bir kaçık malihulya esaret ister balkonlarda Kelebek kanadına saplanmış kargı gibi, Geçti delidumrul günler bir asma köprüden… Keskin rüyasından kaçan bir cellat, Güneşi maviye boyayan masumiyet delikanlısı, Denizin sağından geçen gemiler gördüm Gözden dökülen çöl kaktüsleri değildi bunlar Akrep muslukta herkes yıkanmasa da Bir yüzüğe adanmış parmaklar vardı vitrinde Çiçektozlarını melteme döken bahçıvan gördüm Ne istemişti bu gurbet macunundan! Rodos şövalyelerinin tıkırtıları duyuluyordu iskelede Şehir ağzını açmış şiirimi yutmak için Veremem,veremem ruhumu bunlara.. Ölüm gergefini çekse de çıkrıklar Bir yalvaç sığınağında bulurum kendimi Balarıları peteklerini bırakıyor pervazıma, Olsun..! Yırtılan koza ağlamalarından uzak değilim, Kuğular girmedi bugün rüyama Olsun..! Son sepetinize pişmanlık hatırası bırakılmasın Hep böyle teselli etmişti çilli mumyalar Lacivert bakracında makyaj unuttuğu kadar! Gözyaşlarının doldurduğu kuyulardan Eğilerek boğulanlar kefenlenmedi bu Cuma Gürsel ÇOPUR |