Bebek Yüzlü GaddarVaayy Danyal! Sahiden sen misin lan? Dur bi bakıyım; kilo almışsın oğlum, saçlarda yandan gitmiş. Ama suratın hiç değişmemiş haa. Aynı bildiğin suratsızsın gene. Doğru ben hala eski benim be Danyal. 5 sene 9 ay 22 gün önce, nasılsam gene öyleyim. Hiç değişemedim, unutamadım işte napıyım? Yani şöyle olsa çoktan unutmuştum: Gülşah o trafik kazasında kollarımda ölmeseydi de; Ne biliyim beni sevmediğini söyleseydi, Ya da terketseydi hem de hiç bi nedeni olmadan, Ya da şerefsizin birisiyle aldatsaydı... Ama Gülşah ölmeseydi lan, ölmeden gitseydi. Yaşasaydı senin gibi, benim gibi nefes alsaydı. Danyal hani diyolarya: "Ölenle ölünmezmiş!" Koftiden oğlum o laf. Ölenle ölünür! O lafın doğrusu: "Ölenle yaşanmaz!" olacak. Görenler beni yaşıyorum sanıyo, bok yaşıyorum. Öldüm oğlum ben, Gülşah’ı ellerimle gömerken, kendimi de gömdüm. Şu iki göz o da, mezarım oldu, ben hep burdayım. Bi sigara versene be Danyal! Lan oğlum hepsini biz mi söylüycez, yak işte daa. Bira alsaydınya gelirken, bomboş kendini getirmişsin gavat. Danyal gitmeden seni bi dövüyüm lan, unutturma hatırlat. Adam boş gelir mi oğlum? Özlemişim lan seni şerefsiz. Hey gidi hey... Ne günlerdi be? Eskidenmiş hayatın tadı, biz neydik öyle be! Doğruya hepimizin lakabı vardı. Suratsız Danyal derdik sana, Bira Osman vardı, Gevur Hamdi vardı, Çakal Nuri vardı, Kaportacı Kadir vardı, haa bi de ben vardım. Namıdiyar Bebek Yüzlü Gaddar... Ne bebek yüzümüz kaldı, ne de gaddarlığımız anasını satıyım... Geçti bizden Danyal geçti... Ama biliyor musun özlemişim lan seni. Uzun zamandır: "Seni gördüğüme sevindim." sözünü duymamıştım. Çoktandır şöyle oturup da iki lafın belini kırmamıştım yani. Kalk şurda çay var demle de içelim. Doğrusu o köpek öldüreni içmekten artık usanmıştım. Ulan özlemişim gülmeyi be! İnanır mısın, gırgırına ettiğim kavgaları bile özlemişim? Anasını satıyım, konuşmaya konuşmaya dilim gidişmiş valla... Valla sana yalan gelir, 5 yıl 9 ay 22 gündür hiç sevinmemiştim bu kadar. Derlerdi de inanmazdım: " Hayat ne kadar gülebiliyorsan işte o kadar." Sahici lafmış, ben sallıyolar sanmıştım. Gülmek güzel şeymişte, konuşmak da iyi şeymiş lan! Üç öğün alsam mı napsam bilemedim. Gülsene pezevenk, espiri yaptık şurda... Nerden çıkdın da geldin anlamadımya, sikdiret iyiki de geldin. Öbürleri hiç gelmedi, valla ben seni de gelmezsin sanmıştım. Ağır konuşmuştum en son, acımdan ne dediğimi bilememiş sövmüştüm. Tamam bakma öyle, hırsımdan bi iki yumruk da sallamıştım. Napıyım oğlum, Gülşah ölünce feleğimi şaşırdım lan. Bak hala aynı bokum işte, hala toparlayamadım. Ama o kadar zamandır şunu anladım ben: Ölenle cidden yaşanmıyor. Diyorum ki; Suratsız’la Bebek Yüzlü Gaddar sahnelere geri mi dönse? Önce şu saçı sakalı kestiririm, bi de façayı düzelttimmi, tamamdır. O gece bi fıstık düşürür abin, her zaman ki gibi çirkin arkadaşını sana yaparız. Ama öncesinde tiren yolunda bi kavga iyi gider yani, hamlığımızı alır. Ordan da hacının kahveye gideriz, İkinci elde ben milleti mort edip, paraları indiregandi yaparım her zamanki gibi. Bilirsin iyi kağıt oynarım... Aynı eski günlerdeki gibi, ne diyosun? Ne? Olmaz mı? Niye olmaz oğlum, niye geldin lan o zaman buraya? Hassiktir, yalancıyı? Valla mı lan? Demek evlendin ha... Hakkaten olmaz o zaman be Danyal... Sen şimdi eve ekmek de götütürsün akşam. Demek 3 tane de çocuğun var. Ne diyim Allah bağışlasın gardaş. Oğlanın adını Erkan’mı koydun? Yakışıklı mı bari amcası gibi? Biz de Gülşah’la çocuklarımızın adını düşünmüştük. Oğlumuz olursa İlbey, kızımız olursa Gülşah’ın Gül’ünü koyacaktık. Ee amma konuştuk, hadi oğlum saat epey oldu, hava da karardı. Sikdirgit lan evine. Çocukar bekler oğlum seni. Yenge de haliyle merak eder. Gel bi kere sarılıyım sana, afferim lan suratsız. Allah suratsız şansı vermiş oğlum sana. İyi ki geldin lan, yaşadığımı hatırladım. Hadi kendine iyi bak en kral arkadaşım. Haa unutmadan Lan Suratsız! Çocukları öp lan benim yerime... |