Yitmelisin Belki De.
Sıkı sıkıya sarmak vardı aşk’ı...
Anneleşip yanaştıkça omzumun sensiz harabeleşen sıcaklığına, Ölümü ters istikametten gelen bir trene borçlanmak vardı. Ve s/onsuzluk, gök yüzünü seyre dalınca içime işledi. Her halinle sen aşk’tın. Sana varmak adınaydı çabalarım. Düştüm, diz kapaklarım kanadı. Sana varmadıkça uslanmadı göz pınarlarım. Düş/tün, göz kapaklarım kanadı.. Zaman ayarlıydı bizimkisi, Bir deneye denek olmak gibi. Mutluluk hayalleri kurarken mehtaba bakıp, Bir sabaha yeni bir aşk’la başlayacağımı bilemezdim; İncitmez ki başka sayfalarda aradığın aşk. Üzüntüm, Uğruna sesli harfler seçip yazgına kazıdığının sessiz harflerle gitmesi. Elbette zaman geçtikçe tamamen unutulursun. Bilirsin; Hiç bir kalp, kan kaybına daha fazla dayanamamıştır. Önce sen ölürsün, sonra da ben.. Akli dengesini henüz kaybetmiş kalbim senden medet ummuştu. Apansızca açtığın yaralarıma Ne bir tedavi süsüyle ne de klişeleşmiş sözlerinle deva olmazsın. Lugatıma yerleştirdim adının her bir harfini; Son duamsın, sen duamsın.. Geçen onca zaman sonra dönmeyişlerin uğruna açtım avuçlarımı yeniden. Kabul görmesi dileklerimle lanet okuyorum sana. Yitmelisin belki de... Uyumalısın göz kapaklarımdan sonsuzluğa. Aşk; bir tutam görme engelli, Biraz sağır ve kalbe sadakatsizlikten beyinden özürlüdür. Bunlara rağmen izdivacı en bol, taliplisi en yoğun kimsedir. İlginç! Ardı sıra dizili yaşlarım intiharın eşiğinde. Sana bulanıyor sözcüklerim Ve istemsizce kuraklaşıyorum hüznüm yaşa bulandıkça. Oyunun son sahnesi devasa bir yalanla noktalandı, Perdeler son kez kapandı bu aşk’a. Ve kalbim, son kez el sahipliği yaptı infaza.. Önce cesedimi buldular, sonra parmak izini. İçimde öldürmüştüm seni; ne cesedini buldular, ne de parmak izimi.. İçimin avlusundan uğurluyorum seni. Yalnız benim olduğum koca bir kalabalıktan ibaretim. Biraz sükût eyliyorum... Sonra, İçimden kaldırıyorum cenazeni ’Sen yolculuğuna’ da böyle uğurluyorum.. Dilden gelen sevginle yüreğinde koca bir yer ediniyorum. Tarih: Ayrılık; koca yüreğinde yalnızlıktan ölüyorum.. Kanadıkça senden kalan parçalarım, git gide seni içimden atıyorum. Lâkin, bir de şu anılar dokunmasa diyorum; Kabuk bağlayıp iyileşmekten korkuyorum.. A ş k’ın kavurucu acısına inat buzla yürümek vardı güneşe. Mesafeler katedicidir elbet; Ayak altına alınmış bütün tövbeler arşı delmeye yetecektir. Bir kalbe ustaca dokunup kanatmaktır sevmek; Sömürmektir hisleri uluorta bir yerde.. Hâl-i vaktim ortada işte.. Yüreğinde mülteci bir hayat yaşayıp B-aşka düşmüş sokaklarında dileniyorum bir gram sevgiyi. Sana kanaat ediyorum avuçlarımda günün bereketsizliğiyle.. (Yâr)a bere içinde her y/anım. Adak olsun diye şah damarımı kanattım. Artık kolayca yitebillirsin be(de)nden.. Kalbimde ölü bir cenin yetiştirdi ayrılık. Ve sen, ardışık sonsuz sayıda hüznü servis ettin yüzüme. Ölümsüz/leştin benim için. Tenime zarar veriyor şu hava değişikliği. Varlığınla efillenirken içimin baharı, şimdi yoksun ya; kutup kesilmiş ellerim, Yalnızlık yeşeriyor ortasında.. Sen gittikten bu yana hâlâ arıyorum. Bakmadığım kalp, aramadığım aşk kalmadı. Olmuyor, bulamadım bir türlü. Söyler misin, nereye koydun gülümsememi?.. |