BENZETMEKŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Bazı sohbetlerde eşitlikten söz ederken, birileri birilerine imrenir.
Eşitlik adı altında, kıskançlık sergiler durur. Bir demir atomunun aynısı, Bulunmazmış yanında. Maden ocağında, Dünyada, Hatta güneş sisteminde bile… Bir ihtimal, evrenin bir uzak bucağında, Belki bir tanecik… Onu da aramak nafile. Hal böyleyken; ‘Hık demiş burnundan düşmüş’ Ya da ‘anası kılıklı’ damgasını vurmak niye? Apayrı bir kimliğe. Ya da zorlamak benzesin filana diye. Tanrı kimi kime tutmuş eş? Ana, baba aynı, Taban tabana zıt, Bir sürü kardeş. İkiz yaratmış ama, benzetmemiş. Andırır siması, Ayrıdır dimağsı. Kim kime eşit kim kime denk? Saçlar, gözler, tenler hepsi rengarenk. Kimi zengin, kimi fakir, Kimi gururlu, kimi hakir. Kimi dişlek, kimi peltek, Kimi cesur, kimi ödlek, Güzeli var, çirkini var, Kimi akıllı, kimisi deli doğar… Dünyanın güzelliliği bu zenginlikte. Olsaydı bütün erkekler aynı, Kadınlar aynı. Sadece adları ayrı. Seyret kargaşayı gayrı… Gelen kim? Anan mı, bacın mı? Kardeşin mi, kocan mı? Mecnun’u yok, Leyla’sı yok, Ferhat’ı yok, Şirin’i yok Kerem’i yok, Aslı’sı yok… Ben hiç benzetmem kimseyi kimseye. Herkese ayrı makam, ayrı sandalye. İsteyen camiye, isteyen kiliseye. Yok yok! Gel meselenin özüne. Bakma onun bunun sözüne. Bu renkli dünya dururken, İstemem tek tip dünyayı. İsteyen alsın soksun gözüne. |