Şair/cik
ellerin mahşeri dokuyor kara tezgâhlarda
kıvrıldıkça döşüne doğru dökülür gövdenden siyah karanfiller ağızın günahkâr şehirlere sur kapısı gibi illegâl lügâtın binbir dansına membâ mübarek üstüne kurbağalar yağar da rahmet sayarsın fırsat bu fırsattır diyerek karıncaların sırtında ayakkabıları’nın izi vurursun kamçıyı sırtına börtü böceğin cürümün de zavallığına sallanan beşiktir geçmişin geleceğin sana ’kimsin’ diyeceğim de kayacak dilimin kimliği diye korkuyorum mârifet kazanında kepçe bellediğin kalemini karabasanlarla kılıç tuttuğunu sanıyorsun patlayadursun içindeki sessiz bombalar çürüyen sureti iradenle hak ettiğini yaşıyorsun sen kendine heykelsin sadece hayali nirvanaya ancak böyle ulaşırsın kısır topraklı bahçende zakkum kokularıyla küfre nazır şiir/cik/lerini şer yaftasıyla manşetlere taşırsın belli ki hedef tahtana gerilmiş bekliyor bazıları bundan hep parmağın tetikte durur tam on ikiden vuracaksın illaki gözbebeklerinde dev duran günahsızları haberin yok edebin eşiğinde yanan riyakâr çerağında tutuşan eteklerine kurtlar su taşıyor yarım ağız söylemlerinde yaraları eşeliyor hâlâ kirli tırnakların derin mezarlara gömdüğün vefâyı inkâra amâde bönlüğünle güvercinden alıp kargalara veriyorsun boşuna tüketme mürekkebini şair/cik güneşi balçıkla sıvıyorsun Faruk Civelek |
yüreğimde öyle çoktuki dökülmek
kalemim eksikmiş meğerse farkedememişim
kalemle konuşmak anlatmak