Gözlerinde Gülen Adamhiç tanımadığım soğuk dalga sularında parmak uçlarında nemlenen puslu bir şiirim ben koynuna sinmiş tuz kokusuna karışık berrak bir katreyim nefesinde belki de dahası gözlerinde vitrin duran gözlerimle tüm ölü kelimelerimi ateşe veren varlığınla garip bir heyecanla kendimi ihbar ettiğim kadın sanki efsane bir aşk hikayesini içtim avuçlarından yudum yudum geceyi aydınlatan beyaz müjdelerin ardında pervasızca tırmandım maşuğun zirvesine tarifsiz huzurla kapandım gecenin gizemiyle beraber dudaklarımın battığı tene sonrasında bir sıkımlık hürriyetle verdiğim bedelle yüzleştim tuhaf bir ânın vâveylasında henüz adı verilemeyen ütopyalarında meleştim geciken bir gecenin sabaha unuttuğu kokusunu gittiğim her yere emenet taşıyorum bilesin her cümlemde bir çiçeğin adı saklı özne kaldığı dimağımda güneyin sıcak döşeğine bıraktığım sessiz çığlıklarda kör ve sağır dokunuyorum herşeye dürdüğüm geçmişin kanları sızardı hep göğsümden oysa ne olurdu örtseydi beni biraz daha yeşil yakamozların ışıltılı yorganıyla ne olurdu sanki az daha yıkansaydım hüzünbahar bakışıyla ah kış ortası başağında vurgun yemiş günebakan güneşin beyaz yüzüne benzeyen zamansız mevsimine esirim akıl sır ermeyen emanet vuslat mı bu yoksa soğuyan bir cesede ne oldu da elâ denizlerin derininde boğuldu düşlerim soğuk bir kına gecesi misali üşüdükçe ısındığım t/adında ateşe dokundum sanki yandı şair ellerim içimde intihardan vazgecen bir çocuk iniltisi son bularak takıldım güney rüzgarının kanadına ansızın düşüverirken yüzüm boynuna başka bir iklimde başka bir dünyada mı can buldu suretim benmiyim şimdi gözlerinde gülen adam ben kimim varsın titresin yaslı yüreğim parmak uçlarındaki lezzette nasıl ya da nerde son bulacaksa bu serencam bulanık bulutların dağlarla didiştiği zamanların mumda sallanan cılız bir alev gibi titrek dudağımın düğümlendiği beyaz tende iz sürerek kokladıkça ılık meltemlerin misk-i amberinde harman sarısı saçlardan içtiğim iksirle ellerimde yanan bir kaç tel’in kokusunda kadın gördüm benmiydim gözlerinde gülen adam açmasın gözlerimi kimse kör oldum bir çift kanadın gölgesi geceyi güne vurdu omuzlarımda tuhaf bir kıskaç dilimden öpen özgürlükle eridim göğsünde kısa bir yolculuğun öncesinde kaçak bir militan gibi o küçük dağın eteğinde bana sonsuzluğun yakıştığı en güzel yerinde bir ömür baygın kalmak istiyorum yani dizlerinde Faruk Civelek |