Tuttuğun El Topraktan
Sersefil dünya
Sefil hayat Başımın üzerindeki gökyüzü Ayaklarımı yere basamadığım toprak Koklayamadığım çiçek Uzanıp da tutamadığım el Karanlığa dökülen gözyaşım Göğsümün üzerindeki azgın dalgalar Ağustos ayında üşüten güneş Zemheri ayında yüreğimi yakan soğuk Başımın üstünde esen yel Karanlık gençliğim Yüreğimi yakan sevdalar İçimdeki öksüz çocuk Ayaklarıma vurduğum pranga Sürgüne gönderdiğim hayat Berrak sular arasında kirlettiğim beden Her gece gördüğüm kâbus Vurgun yediğim deniz Üstüme kirini boşaltan dünya Dipsiz kör kuyularda harcadığım hayat Karlı dağların ayazında boğuştuğum eşkıya Düşüncelere örülen örümcek ağı Saçlara düşen kırağı Halin pervasızlığı Sülüklerden medet uman beyin Vücudun yediği kızıl akrep zehri Uzaklardan gelip bahçemde konaklayan misafir Ümit bağımda ümitlerimi yeşerten dost Buzlu dağlarda yolun sonu Sis çökmüş dağlarıma kaldır Tuttuğun el topraktan Altı üstü beş metre bez oda pamuktan Göz pınarından süzülen tuzlu yaş Bir yol bulmuş akıyor dudaktan Göğsümün üzerindeki durgun nefes Yürüyen ayaklar Bahçemde konaklayan misafir Merhamet beklemem kordan Çal artık o sırlı kıpımı Çoktan döndüm gittiğim yoldan |
Yürüyen ayaklar
Bahçemde konaklayan misafir
Merhamet beklemem kordan
Çal artık o sırlı kıpımı
Çoktan döndüm gittiğim yoldan
yüreğinize sağlık dost şair
Bayramınız bayram ola