TÖKEZLEYEN ATLAR
Tökezledi yaşlı atların
Ayak tırnakları Nalları saçıldı yolculuklara Kehribar sabahlara uyandı Mavi gözlü hırçın kadınlar Yendi tüm kadınları Erkeklerin fendi İlmek ilmek resmetti yüzünü karanlığın Isparta halıları siluetine serpildi Diş gıcırdatan bakışları gözlerin Hüzünlü bir avuntu edindi İzbe odalarda Tenhayı soluyanlar Avurtları nefes nefese Elleri dönüktü kendi ellerline Omuzları sarsıldı, gölgelendi gözleri Çaba harcamamaya çabalayarak Uçup gitti rüzgarda Gazetelerin üçüncü sayfaları Caddeleri tarumar yalnızlığına sarmalayarak Ve yalpalayarak sokuldu Bir sokak köpeğinin soluğuna nefesi Halı eski, köpek gebe ve uyuz At yarı uykulu Gölgeler mutsuz Ve yıldızlar terk-i diyâr eylemiş geceyi Ve neşesiz sefil köpekler kemirmiş Karton kulübeyi Ve zaman ne çabuk geçivermiş şimdi İşte Bir çığlık koptu Yırtıldı gece Ay parçalandı Bir kelime çalındı Şairin şiirinden Ürktü şehir kendi sesinden Yıktı kaşlarını Silkeledi omuzlarını Döndü yüzünü ışıktan yana - Umursamaya kapattı şehir kendini- Her şey kalakaldı karanlıkta Ses havada asılı kaldı Ve bütün duyuları insanların Görüntü… Koku… Korku… Yerlerde kan… Asılı kaldı zamana her şey o an …… Kehribar bir gün aydınlığı Tökezleyen atları vurdular Şehri kurtardılar…… |