Kan Kırmızı
Uykusunda rüyasını özler ruh
Irmağa düşer gibi süzülüp Duvarları yıkarcasına nöbet bekleyişlerinde Kanatlanıp âlemine uçmak, Kaçmak için vadisinde toprağa... Düşecek sanırsın ansızın ellerine yüreğin Kalıplaşmış onca düşün acizliğiyle Ten duvarlarından tırmanır yeniden kuşeleşmiş Sözcükler. Rastık çeker hüznüme... Buruktur zihin tümcelerde... Kırmızı şapkası kayıp kızın Koyun tilki kurnazlığında Külkedisi uykusuz ve gamsız Masallar iç çekiyor kulak odacıklarında... Dinmeyen fırtınaların akıl almaz göçünde Larva bırakır sahte yalanlar Tek tek kuşatılır ansızın büyümeyle İrine karışır akşamsefaları Sığınamazdım şafaklara, Ve uçamaz kanadı kızıl irinli turnalar... Ne çocuklar gibi hür olursun Ne de özünde közlenirsin... Dağ başı üşümelerim ayazla haşir neşir Yürek ucumda... Gemilerin yelkenleri kayıp Saksılarda menekşeler hüzünlü bakar Ölüme can koyan vakitlerde alfabenin sesli harfleri Çalınmış. Hangi cümleyi sarmalasam Şen dille macun yapsam Yinede kan sızar nisan üşümelerinin göçmeyen sancılarından Kavgamda yenik hayat Çırılçıplak gölgeler özlemlerimle yoldaş... Teyelsiz, iğnesiz, ipsiz Teğet geçer yağmurlar sığınağım dikişsiz Zırıl zırıl bir çağlama eritmekte gönlümü Kalabalıklar duygusuz, doyumsuz, gölgesiz Bakire hicretlerden mor düşlü gülüşlerin muhatapları Koyun koyuna kıyamette yalanla Öfkesinde cümlemin debelenirler... İçim geçiyor bir ah daha düşünce Gözlerim saksı! kan kırmızı bitmekte Ellerimle boğarım ruhsuz mavi yolculukları... Ten hüzün kokmakta Kadife kesesi kayıp mutlulukların Çıkınlar sırt üstü heyhat!! Aldırmıyor suskunluklar gidene Teslim olmuşken ayrılık nöbetlerine Düşümden düşüyorum! Ayak dibimde kaktüsten süsler Paresinde el aman vahım... Ne çok düşürdüm ellerimden damla damla hüznümü Arsız sardunyalara... Artık kabası bitmiş bir duvar öğretilerim Tomurcuk telaşım bu yüzden Bu yüzden sebeplerim sebebince avuç açar duaya... Not: Değerli Arkadaşım Hayatcan Öztürk’e teşekkürlerim borçtur... |
yüreğine ve emeğine sevgimle Xezal'im...