Elgajiye
Sunu;
Bilsen ne ıssız geceler yaşarım avaz avaz susarken Kızıla çalarken gözlerimin damlası Sen yüzümsün rahlesi, meltemimsin elgajiye… Baharın ortasında tutsak olmuş sevdası Ömrünü adamış mayası bozuk bir yarına Başıboş gölgesinin edası… Ve zulasında yetim türkülerle doğacak Kahpe sabaha kurulacak yeniden kaderinin sofrası... Dur! Elgajiye ağlamasın gözlerin... Sana salıncak kuracak umutlar güneşin kucağında Uçurtman ellerinden kaçınca Özgürlüğün yanacak buram buram … Anlayacaksın o vakit, Mıhlayacaksın kavganı alnının duvarına. Ve her sabah tecelli edecek yalnızlığın güneşli suretlere Sen yok olmayacaksın umudun kucağında... Elgajiye dön bir bak geriye... Yürek ucunda tutuşan ateşten ne kaldı Yetim diline çöreklenmiş harabat ezgilerinde Kül olmuş gençliğin savrulurken… Ve ben sana biriktirdiğim sözcükleri sıvadım ayın gözlerine Astım ömrümün baharını gözlerinin hüznüne Işıkları da yaktım Uyu elgajiye kapansın iki gözün ayrılık öykülerine… Elgajiye sevda kok/usu... Aldanma sakın adaletsiz yazgına Sen duanı yolla hakka Ve tak sevdanı ardına... Bilir misin Elgajiye... Ne kadar zalim olursa olsun hayat Sana verecektir özgürlük türkülerini Unutma ki, Biz kederli yüzümüzü duldalarız kırık tınılarla Ve örseleriz fi tarihli ezberimizin riyakâr öznelerini… Sabret Elgajiye Sabret bilmezler belki diclenin türküsünü Fıratın ıslığına düet hüznünü Gözlerinin ırasında ki çifte namludan boşalan Gözyaşı sürgününü Sabret elgajiye sabret ki, Dağlarına kuşlar kanatlansın Denizler kıyı olsun ayak diplerine A çıplak kalmadan sessiz harflerden Manası yüreğinde ısınsın Aşk’ın Yak suskunluğunu aşka kal Elgajiye aşkla kal…. Elgajiye... Asi serçe demektir... Songül Karadağ Taştan |