10
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
1184
Okunma
dün gece mehtabın kırık ay ışıklarını topladım
çarptım dalgalarımı kayalara
gökyüzünde dağıldım bulutların sesiyle
umutlarda bekleyen maviyi gömdüm sabaha
ben sönmeyen ateş
sen bir yudum suydun içimde
ve bir avuç kül kaldı geriye
rüzgarda savrulan
hani
çok uzaklarda vardır ya
hiç tanımadığımız sahil kıyıları
hani
suya atar insan bulduğu en küçük taşları
öyle işte
ben ise seni topladım sudan
çekip aldım geri yakamozlardan gözlerini
ellerini mavisinden denizin
yüreğini aldım geri hırçın dalgalardan
ılık ılık esti sam yelinde sevda
gülümsedin denizin mağrur sularında
ay küser gibi oldu gece dağılırken
senin ışığın yükseldi gecenin içine çünkü
yokluğunun zulmü
sevdamın mühürü oldu
ölüm acısı bile yüceleşti gözümde
düşledikçe geceyi kısaltan anı
hasretin bir kılıç gibi indi içime
gözlerinde ki pırıltılarla ağardı gün
boğdu beni ışığın
geceyi yakmaya başladı içindeki yıldız
kül oldu beden
kül oldu yürek
kül oldu ten
yine böyle yanmıştı aşk
hoşçakal derken
bir kez ölürüm sanmıştım
defalarca ölürmüş insan
ve her öldüm sandığında
yeniden doğarmış küllerinden
şimdi hangi mavisin sen...
5.0
100% (5)