BOYALI DÜNYALAR
her çocuğun gökyüzü ve denizi, tanımazmış aynı maviyi...,
* * * çocuklar gördüm bu sabah, ellerinde fırçaları, yan-yana sıralanmışlardı boyamaya hazırdılar önlerindeki manzarayı, köy yollarını, orman ve dağları nasıl anlatayım ki sana, sel gibi taşan heyecanlarını… gökyüzünden başladılar boyamaya, sonra yeryüzünde gördükleri her şeyi ağaç dallarının yapraklarını, dağ doruklarını ve sonra denizi, çok uzaklardaki seninle de paylaşmak istedim, o kadar güzellerdi ki… sonra da geçtim aynı manzaranın karşısına, karşılaştırdım boyadıklarıyla belki inanmayacaksın ama renklerin hiçbiri aynı değildi, manzaradaki aslıyla görseydin, bu şaşırtıcı gelmez miydi sana da… yani uçurum rengi gökyüzü, bulut tonunda yeryüzü ve gökkuşağı gibi deniz demek ki size görünenler değil, asıl olan bir çocuk gözüyle sizin gördükleriniz sen ne dersin canımın içi… ya sizler, sizler ne dersiniz… ister misiniz hemen şimdi bütün renklerimizden, bir kış dalı gibi soyunarak sonra yeniden bahar çiçeği olup açmak, tahriksiz meleklere benzer, çırılçıplak sen var mısın, var mı içinizde şimdi bu oyunu oynayacak… yoksa ben aldım başımı gidiyorum, güneşi bir heybe gibi yüklenerek sırtıma yürek gözleri ile görüp boyadıkları manzaraları, tamamen bırakarak çocuklara sen de geliyorsan gel benimle, haydi gir koluma… * * * biz şimdi her çocuk için aynı aydınlığa yürüyoruz, kaçmıyoruz ki.... Cevat Çeştepe |
Arkadaşı ölmüş, yerine geçip, arkadaşının anlattığı o nefis manzarayı seyretmek için yatağında doğrulduğunda gördüğü siyah boyalı bir duvarmış.
Cam kenarında yatanın kör olduğunu, kendisini mutlu etmek için güzellikleri tasvir ettiğini anlamış.
Kutluyorum güzellikleri gören yüreğinizi.