Biz Kimiz
Sen beni
Güneşte parıldayan kum taneleri gibi görsen de Ben sert bir kayadan başka bir şey değilim aslında. Ben kendim uçurumum. Bu yüzden düşüşüm hiç bitmez. Ve yine bu yüzden Hep bir ıslık tizliğinde rüzgar eser sesimde. Hafifliğini küçümseme sesimin. Menziline girdiğinde üşürsün. İçin titrer. Sonra ellerin ve ruhunda nöbet tutar geceleri. Ben senin sevdiğim insan olamadım diye Hayıflanacak kadar da yumuşaklık kalmadı ellerimde. Neye dokunsam buz kesiyor. Çözülmesi imkansız bir halde üstelik. Ve üstelik artık yaşamadan daha, Geleceğim bile buz kesilir. Bu yüzden mutsuzluk sözleri besteliyorum sana. Yollarda bir başıma yürürken en çok , mırıldanıyorum seni kafiyesiz. Sonra keyifsiz oturup bir duvara etrafımı izliyorum. Bir bir ayırıyorum benden yana olanları ve olmayanları. İç savaşımın askerleri seçiyorum sonra onları. Ortalık kızışsında sıvışayım diye aralarından. Oysa sen… Bir kıymık gibi batmış durursun kalbimde. Ne kanar, ne yanar. Kendi kendime içlendikçe batar durursun. Sonra o kalp delindiği yerden su alır güvertesine. Gelir senin kıyılarına oturur önce. Sonra yavaş yavaş batar , suların durulur. Bir dolunay çıksa sakil bir iskelet kalır sahilinde. Çıplak ve aciz. Bir gün ölüp gittiğimde,bilmesen de , ellerini ruhumdan çekme! Mutsuzluk sözleri asıyorum yel değirmenlerine. Dönerek sarhoş olurlarsa belki susmayı da öğrenirler diye. “Biz kimiz?” diye soracaksın bir gün bana. “ Birbirimizin nesiyiz ve neresindeyiz hayatlarımızın” diye. “Karşılıklı sabit duran,aynı mesafede soluyan iki yel değirmeninden başka , nesiyiz birbirimizin?” temmuz 2010 |