Ateşten Bir Gül'sevdim
sonbahar titrekliğiyle yağıyordun yüreğime
eylül olmuştun süpürüyordun dalımda asılı son hatıralarını, karabasan oluyordun giriyordun gecelerime aşk sorgularında hüküm giydirip kelepçeliyordun ellerimi karanlığın dar ağacına mahkum ediyordun. bütün sanıklığım, yasak bir gülün ateşten sevdasına yataklık sınırlarını ihlal etmekti çünkü; sen ateşten bir güldün,yasaktın ve ben seni seviyordum bütün yasak bültenlere rağmen ama sana her dokunduğumda kendi hatıran kadar büyük bir iz bırakıyordun avuçlarımda. hiçbir dil kurumunu incitmeden en güzel benzetmelerde yeni anlamlarda çoğalatabilmeliydim seni sevda şiirlerini,yeni bir dille yazmalıydım sana ayrılığa,hasrete yasak getirecektim seni anlatacaktım çelişkisiz meşru yasalarla bir uzak dünya ülkesinden, o kadarda yakın dünya halklarına. yeni bir akım olacaktın bütün edebi metinlerde şiir gibi,destan gibi,stran gibi... hep usul usul berrak akacaktın bir ülkeden bir ülkeye çağlayacaktın fıratı kıskandırır,dicleyi sutururcasına. kim olduğunu sormadan sorgulamadan çocuksu yüreğimi hibe edecektim ellerine kendimi küçük görerek ama sen; ateşten bir gül oluyordun,yasaklanıyordun ve ben seni seviyordum bütün yasak bültenlere rağmen sana dokunduğum her anda hatıran kadar büyük bir iz bırakıyordun avuçlarımda. yeni bir dünyada bakmalıydım gözlerine merhaba diyebilmeliydik yağmur sonrası toprağa yeni filizlenen güle,farklı renklere,sudaki balığa her bahar yeni kanatlanan kırlangıca. yeni doğan çocuklara umut olacak,ışık saçacaktık peygamber çiçeği gibi. utanarak sönmeliydi yıldızlar ışık dalgalanan saçlarının karşısında. dalabilmeliydim gözlerinin mercan kuyularına sonsuza kadar asılı kalmalıydım pususunda. lotus çiçeği gibi yaprak dökmeden,solmadan kalabilmeliydim her mevsim bahar sol yanında. ama sen; ateşten bir gül oluyordun,yasaklanıyordun ve ben seni seviyordum bütün yasak bültenlere rağmen sana her dokunduğumda hatıran kadar büyük bir iz bırakıyordun avuçlarımda. şimdi; aşağılık bir dram gibi yalnız kaldım limanında bindiğim vapuru çoktan kaçırdım durgun su gibi rüzgarının önünde günden güne eridim,kurudum çorak toprağa döndüm bir kütüphane yangını yüreğimle bir sigara külü kadar yalnız, allah ve şeytan işi kadar yalnız kaldım balık kılçığı gibi saplandım yüreğime ben; ateşten bir gül sev’dim senin kadar tek ve yalnız seni her sevdiğimde hatıran kadar acıtıyordun. 15.09.2007 Hakan Çavdarcı |