Gecenin Islığını Dolduralım CeplerimizeŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Doyumsuz bir anın içine sokularak uzun uzadıya bir hasbihaldı sohbetine durduğumuz. Gemsiz sözcüklerin içinden koşarak geçmek, çok uzaklara savrularak bir saman zerreciği gibi okyanuslar aşmaktı dileğimiz.
Sonrasını hiç bilmediğimiz, ötesini hiç düşünemediğimiz ve şiir şiir gergeflendiğimiz anların yelesinden tutunarak düze inmeyi hiç istemediğimiz bir savruluşun hikayesiydi. Çoğul bir iç döküşün miadından cümleler yığdık, onurıldık içten içe, kimi güldük, kimi düşündük, an geldi gerçeğin içerisinde kendimize döndük. Sonrası bir şiir. Sizlerin iç odalarına alındı, allandı, pullandı ve yürek sularınız ile arınarak kürsüye ışınlandı. Teşekkürler varlığınıza. Sevgiler duyarlılığınıza. En içten sarılışlar dost endamınıza. Sevgiler Akdenizden. Şiirime anlam katan Deniz hanıma yürekten alkışlarım, teşekkürlerimle...
Tüm tasvirleri yaşama çıkan düş sağanaklarında
Hep bir aldatının kırık uhdelerini süreriz yüreğimize İyileşmez bir aşkın çardağında unutuluşu sayıklar Mor ışıklarla dans eden gecelerde aşkı kucaklayarak Özlemin çürük ve yoksul teniyle sevişiriz. Gök desenli bir dudaktan sızar yâri özledikçe aşk Seyyah bir ömürdür inadına es geçtiğimiz Aşkın kaldırımlarında yürürken üşür bedenimiz İşte böylesi anlarda Sevgiyle budanan tüm ağaçların gövdesine yaslanıp İçimizi birilerine dökmek isteriz. Biliriz ki yar, O ağlama nöbetlerinin mahrem koynunda bir gökyüzümüz vardır Kimi çıkrık olur derinlere iner, Kimi içimizdeki yangın susuzluğunu gideremeden Boş umutlarla yüzeye çıkarız. Ölümdür sevişmek istediğimiz kimi, Yüzümüzün kırlarında sert eser rüzgâr Ve biz durmadan izini süreriz umudun Kendi acılarımızla yoldaş, Kendi yaralarımızla yaşar gideriz sırdaş. Hayattır bu zorlu labirentin adı gülüm Hızla tükenen bir ömürdür peşinden sürüklendiğimiz Evrim döngüleriyle değişen bu insan coğrafyasında Ruhumuzdaki değişimleri biz en çok Fakir yüreğimizde hissederiz. Sevda boyalı gecelerde düşle bundan böyle beni Kapat sancılı bilinmezliklerin sayfalarını Gecenin ıslığını doldurarak yürüyelim çocukluğumuza Sokulalım gecelerin mor ışıklı gergefine Sen bez bebeklerini çıkar kilitli sandıklardan Ben karpuz kabuğundan yapılmış arabamla Sevgiler taşıyayım sana aşkın nehirlerinden Tutunalım erken inen akşamların sağrısına Asalım yoksul olmazların mendilini rüzgâra. Anlayacağın, ne sözcük bilsek, ne de ihanet Kanamalı bir düş duvağıyla kessek yaşam rüzgârını Sarılsak kendi içimizdeki o varsıl değerlere Yutsak boğazımızdaki hüzzam lokmaları sevgiyle İşlensek yeniden şekillere Fişlensek umut olup seninle gülüm Mor sayıklamalı gecelerde. Bu sonsuzluk düşlerimizi karşılayan bir paravan olsa hayat Kötülük kapı arkasında sırasını bekleyen bir oyun olmasa Sokuldukça enginlerine gözyaşı dökmeyeceğimiz Bir deniz olsa hayat, Sarsa bizi uçsuz bucaksız mavisiyle Çağırsak tüm çocukları o şefkatli koynuna Ne acı bilsek, ne sancı Olmasa ayrılıkların rolü bu oyunda Bir alkışla yetinsek, bir yakarışla göçmesek Ya da sevgi dolu bir bakış yetse gülmeye. Kırılsın haydi içimizdeki faylar Can bulsun gelişinle asırlardır uyuyan ölüler Suskun bir sancı ol şu hoyrat dilimde Asırlar ötesi bir yolculuktan geçerek seni buldum ben Bu enlemi mutluluğa çıkmayan aşk ovalarında Kızgın güneşler altında yıllardır dayanaksızdım Bir dua ile dile beni yüreğine, Tutunayım bir çırpıda insan varlığına. Selahattin Yetgin |
Bu bendeki aşk olmasa"
Mehmet Binboğa tarafından 9/28/2010 11:48:29 PM zamanında düzenlenmiştir.