YEŞİLÇAM'IN RUHUNA FATİHA
(Yeşilçam’a İthaftır)
YEŞİLÇAM’IN 9 Eylül 2010 Perşembe RUHUNA FATİHA (04.37) İstiklâl Caddesi’nin Gizeminde, Eller Cepte Senfonisini dinlerken; Anıların dört nala hücumları, Ortalığı kasıp kavurur. Takati yok, nereye saklanacak Yaşamın nefesi; Yorgundur. Başlar Köşe kapmaca, İnsafsızca. Derken Ayhan Işık sokağı, Atıverir beni Yeşilçam’ın büyülü ortamına. Hepsi siyah-beyaz. Yüzleri ak pak: Benim filmlerim gösterilir orada. Yönetmen Atıf Yılmaz bağırır “ kamera” Karşı sokaktan, Rol icabı, koşarak sıvışır Hüseyin Baradan. Tabii ki Yanında da Nubar Terziyan. Elele, yanak yanağa Aşklarını ediyor ilan, Salına salına geliyorlar Sadri Alışık ile Çolpan İlhan. Kenarda oturmuş, Acemice sigarasını tüttürüp Olanlara bakmaktadır Ajda Pekkan. Yol verin Sırtından hiç eksik olmayan Deri ceketli, delikanlı abimiz Orhan Günşiray geliyor. Kaytan bıyıklı, unutamayacağımız Hulusi Kentmen amcamızdır, Çocuksu yanaklarımızı okşuyor; Burada her köşe başı, Deriden döşenmiş koltuk. Buyrun şöyle oturun. Karşı Artizler Kahvehanesinde Yorgunluk çaylarını yudumluyorlar, Kadir Savun ile Necdet Tosun. Aradan neşeli bir kahkaha; Kendine has uslûbuyla Öztürk Serengil abi, Seslenir; “şapkamın altındayım yeşşee”. O güzelim büyülü günler Hani nerde. Çekimini tamamlamış, Ardına bakmadan gidiyor Usta Vahi Öz. Zaman dahi bulamıyor, Ona Söyleyebilecek bir söz. Parke taşları sarsılıyor; Bu depremin sebebi Gururla yürüyen Sarışın afet, Neriman Köksal’dır. Gelmedi öyle bir yar. Ardından, Yeri boş kaldı yadigar. Şatafata gerek yok; Eskilerin küheylanı bu sokaklar, Yaşanmış, Kimsesiz yaşamların mezarlarıdır, Söylerler O unutulmaz şarkıyı: “Kimseye etmem şikâyet Ağlarım ben halime” Kırık dökük kaldırım taşları, Üzerleri Anlamsız yazılarla yazılı , Yıkılmak üzere olan duvarlarla beraber Dinlerler bu şarkıyı. Beyoğlu içindeki Beyoğlu, Yeşilçam; Unutulsan da, Yaşatılsan da Her derde devaydı, İçimizde, tarif edemediğimiz Buruksanmış bu gam. Hasnun Galip sokağından Fırlarım İstiklâl Caddesi’ne. Dikilir karşıma Uçuk bir travesti. Ağzında, Hiç duymadığım küfür-gassemler. Hadi bakalım, kolaysa Çık işin içinden de, beri gel. Taksim Meydanı; Havadar mısın Yoksa çok bulutlu mu. Hiç konuşmuyorsun benimle. Seni kimler uyuttu. En iyisi Gireyim Metro’nun içine. Her tarafı karanlık. Tam “Makber’in” söylenecek zamanı. Görünmesin aydınlık. Nasıl gelip-geçti derbeder ömür; Bu sırra mazhar olamadık… |
Merhaba efndim yüreğinize sağlık beğeni ile okudum değerli eserinizi, kutluyorum yazan şair yüreğini, selâm ile
Saygılarımla
Mehmet Çobanoğlu
*********