HEP DÜŞEŞ GELEN ZARLARINI KONUŞTURUYOR KADER
Kaderin elinde, hep düşeş gelen felek zarları;
Sallayıp atıyor yazgıların çevrelediği Kenar çıtası yüksek, yaşam tavlasının ortasına. Meşe yapımı pullara, aman vermiyor kapılanmaya Ne zaman otursam tahta tavla masasına, Abuk subuk melodiler dolar kulaklarıma. 5 bin voltluk cereyan verilir, beynimin ücra köşelerine. Sızıp kalan anılar hortlayıp, başlarlar bulaşmaya. Üfürükçü düşünceler, beleş çay içimi için girerler sıraya. Hüznün garsonunda, çaylar kaç olacak keyfi ki sormayın gitsin. Bu dem, deniz kenarlarında eser avuntu rüzgârları. Yapmacık havlular sarıp sarmalar, yalancı aşkları. Sırra kadem basmış umutların izini süren de çok. Sırtımdaki ceket eskidi haberim bile yok. Yılların armadası yaşlı yüzlerdeki nasırlar, Projeyi çoktan çizmişler, ada-pafta-parsel. Gizemlerle dopdolu geceler, az beri gel. Ağaç kapısı yıkılıp, tarihe mal olmak üzere olan Eski köy kahvesinin bir köşesinde, Höpürtülen kallavi kahveler tavan yapmakta. Saçlarımdaki çoğalan aklar bile öğretemedi, altta kalacağımı, Sonu, iki mars bi ters olan kaderin bu cilveli oyununda… (7.2.2013 – 10.Şiir Kitabımdan) |