Zamanın Ötesinden Gelen ... !sokaklar yaprakları ağırlıyor, ben içimde seni! eylül ; ağustosu uğurluyor, hüzün içinde sonbahar gibi hüzünlü ruhunu, en çok gözlerini en çok gözlerini düşlemek seni sevmek, en çok! ülkemin refahını istemek gibi hakkım! halkımın kardeşliği gibi kutsal taşı sıksam aşkı çıkaracak kadar istekli! bir annenin öykünmesi gibi bebeğinin saflığına en çok ölür gibi - s u s t u ğ u n d a - en az ; az’ı yok ki! - v a r o l d u ğ u n d a - özgürlüğe koşarcasına coşkulu şey seni sevmek! bağdaş kurup dua eder gibi huzurlu ve ağladığında çocukluk eder gibi masum gitmiyor gözümün önünden hüzünlü bakışların! çakıldı kaldı aklıma sessiz çırpınışların ey kederimin hüzün bakışlı sureti, sahibi! benim mutluluğunun gayri resmi talibi ey sevgili! -sürgün eyle gözlerimi, gözlerinin mahzenine- can çekişeyim orada, çıkarma mabedinden beni senin ruhun kalbimin başkentidir! sözlerinse benim ana dilim! yaz beni ! b e n i y a z . . . yokluğun [u]mutsuzluğum varlığın yaşam hevesim yokluğun varlığımı tehdit ediyor varlığın biçare gönlümün anlamı vuslatı merak etmiyorum ne vakit diye sormuyorum umuyorum ki yakındır geleceğe hatırla! sevdikçe senden ayrı düşmekti seni sevmek ayrı düştükçe sevmek, sevdikçe ayrı düşmek en çok ölür gibi, belki ölüm gibi! ızdıraplardan ızdırap, acılardan acı beğenmek gibi batıl bir inancın büyüsüne aldanır gibi kapıldığım batıl bir nehirsin sen, yoksun! varsan önüne kat tüm berraklığını gel! bırak ardında kalsın tüm fitnelikler sevdiğim; seni sevmek işte böyle yeni bir şiire başlar gibi hevesli heyecandan coşarken kalbim iki hece adına nokta kadar sonsuz manayla sana sesleniyorum… diyorum ki; h o ş g e l d i n gülen yüzümün sebebi h o ş g e l d i n . . . fulya eylül/2010 |